MODERN KÖLELER
Kadınlar çiçektir, kadınlar annedir. Kadınlar özgürdür, kadınlar eşittir. Kadınlar… Birçok şey eklenebilir “kadın” kelimesinin ardına. Peki, bunların hangisi doğru veya hangisi kadınları temsil ediyor cidden. Geçenlerde Tarkovskiyle yapılan bir söyleşiyi okudum. Kadın üzerineydi ve ilgimi çekti. Bakış açısı kadın üzerine konuşan birçok kişiden farklıydı. Kadın yine bir erkek gözüyle değerlendirmeye tabi olmuştu ve yine bir kategoriye sokulmuştu belki -ki bende bu yazımda aynı şeyi yapabilirim aslında- ama bu beni rahatsız etmedi diğer yazılanlar gibi.
“Kadın” varlığı en çok tartışılan konular arasında olmuştur hep. Hz. Havva’dan beri kadının varlığı tartışılmış, nedendir bilinmez bir problem olarak görülmüş. Kadın bu tartışmalar arasında ya değerinden çok çok aşağı düşürülüp ruhsuz köleler olarak görülmüş ya da çok çok abartılıp tanrıça haline getirilmiş. Yani bu konuda hep ya ifrat ya da tefrit olmuş bir türlü itidal yol bulunup kadını insan olarak görmek istememişler. Belki de bu tartışmanın ana sebebi kadın hakkında konuşanların kadınlar değil de erkelerin olmasıdır. Erkek gözüyle kadın ya en aşağılara ya da en yukarılara çıkmıştır. İşte Tarkovskiyle yapılan söyleşide en çokta etkileyen bu oldu. Kadının konumunu günümüzdeki hiçbir kadının kabul etmeyeceği bir yere koymuştu. Ve söyleşideki şu kısım en çok ilgimi çeken kısım oldu, şöyle bir soru yöneltilmişti: Kadın yalnızca erkeğe duyduğu aşkla var olma hakkına sahip öyle mi? Cevap şu şekildeydi: Ben öyle mi dedim? Kadın erkek ilişkisi üzerine konuştuk yalnızca. Ben sadece erkek ya da kadın, bir insanın, sevdiğinde kendine ait kapalı bir dünyası olmasının imkansız olduğunu, bu dünyanın ötekinin dünyası ile karışıp tümüyle farklı bir şeye dönüştüğünü söyledim. Kadını bu ilişkiden azat ederseniz, ilişkiyi bozarsınız. Kadın ayağa kalkamaz, şöyle bir silkinip beş dakika sonra yeni bir hayata başlayamaz. Kadının iç dünyası tümüyle erkeğe karşı beslediği duygulara dayanır. Benim fikrime göre, kadın kesinlikle mutlaka bu duygulara dayanmalıdır. Kadın aşkın sembolüdür. Aşk, insanın en büyük hazinesidir, kelimenin hem maddi hem de manevi anlamında. Kadın, hayatın anlamını verir. Mesih’i doğuran Bakire Meryem’in bir sevgi sembolü olması tesadüf değildir. Kadınlara bu konudan bahsettiğimde, onur duygusundan açılıyor hep, görünüşe bakılırsa bu onur duygusundan yoksun bırakılmak istendiklerinden bahsediyorlar. Benim bakış açıma göre bu kadınlar yalnızca erkek-kadın ilişkisinde, erkeğe tamamen kendilerini adamakla onur bulacaklarını anlamıyorlar. Kadın gerçekten severse çetele tutmaz, sizin sorduğunuz gibi sorular sormaz. Sizin neden bahsettiğinizi bile anlamaz.
Tarkovksi’nin bu söylediklerini bir kadının kabul etmesi mümkün mü? Daha doğru bir soru sormak gerekirse günümüzde bir kadının bunu kabul etmesi mümkün mü? Ki bu söyleşiyi yapan bir kadın, modern bir kadın ve bu söylenenleri kabul etmek istemiyor ısrarla ve hep ters sorular soruyor. Aslında bu kadın günümüz kadınlarını temsil ediyor. Ve erkeğe bağlı bir yaşamın nerdeyse kölelikle eş değer olduğunu ısrarla savunuyor. Ben buradan kadını eleştirmiyorum belki Tarkovski’nin karşısında ben olsaydım aynı tepkileri verecektim ve nasıl olur nasıl böyle düşünürsünüz diye sesimi yükseltecektim. Bunları yaparken bulunduğum ortamı göze alarak konuşacaktım tamamen. Eski kadınları unutacaktım. Ama şimdi olaya dışarıdan bakarken bunu göz ardı edemem. Evet, eski kadınlar aslında çok uzak değil annelerimiz ve onların anneleri bu kadınlar nasıl varlıklarını korumuşlardı. Nasıl kendilerine ait bir çizgi oluşturmuşlardı. Şu anki düşünce tarzımıza göre bu kadınların hiçbir şey düşünemez asalaklar olması gerekirken nasıl bizden daha çok kendilerini ispat etmişlerdi? Kendilerine bir varlık alanı oluşturmuşlardı. İşte tamda devreye Tarkovski’nin dediği giriyor işte bağlanmakla. Bu bağlanma körü körüne bir bağlanma değil kendisini onun bir parçası olarak görme onunla nefes alma ama aynın zamanda kendi benliğinden bir şey kaybetmeme ve hatta değer kazanma. Evet değer kazanma günümüzde hiç olmadığı kadar değersiz olduğunu düşünüyorum kadınların hiç olmadığı kadar köle. Eşitsizliğin getirdiği bir adaletsizlik ve çift rolü yüklenme(kadın ve erkek rolleri) çabası altında ezilme duygusu. Şimdi bir dönüp bakmak gerekiyor. Hangimiz daha ileri seviyedeyiz onlar mı biz mi ve artık itiraf etmeliyiz galiba modern dünya bize ayaklarımızın üstünde dururken aslında kendimizden kadın kimliğimizden vazgeçmemizi istedi ve biz kendi ellerimizle hiç olmadığı kadar erkeklerin kölesi olduk. Vesselam…