Büşra Aksakbağı Ay
Büşra Aksakbağı Ay Miniklere Uzanan Pis Eller..

Miniklere Uzanan Pis Eller..

Maalesef ülkemizde hiçbir zaman güncelliğini kaybetmeyen konulardan birisi de cinsel istismar.. Her turlusu iğrenç ama küçücük bedenlere bile tereddüt etmeden dokunan pis eller kanimizi donduruyor.. İzlerken, okurken, duyarken aklimizi kaçıracak gibi oluyoruz. Bir insan(!) bunu nasıl yapar kavrayamıyoruz. Nedeni, sevgisizlik mi, eğitimsizlik, caydırıcılığı olmayan cezalar mi yoksa en büyük pay kendimizin mi? Yeterince sesimizi çıkarıyor muyuz olan bitene.. Bir gün sıranın bize, bizim çocuğumuza, esimize, dostumuza geleceğinin ne kadar farkındayız?

*

Cinsel suçlar mi arttı, davalar mi?

Resmi kayıtlara göre Türkiye’de her gecen yıl çocuklara karşı islenen suç davalarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Aslında dun de cinsel suçlar isleniyordu bugün de.. Tek fark, bugün bunların davaya dönüşmesidir. Bunun sonucunda da davalarda artış yaşanmıştır. Daha anlaşılır olmak için şöyle anlatayım. Polise intikal eden kadına şiddet davalarının en fazla olduğu il kayıtlara göre İzmir iken en az il ise Muş görünüyor. Bu verilere göre Muş, İzmir’den daha gelişmiştir ve kadına daha fazla değer veriyor diyebilir miyiz? Tabi ki hayır. İzmir’de kadın tokat yediğinde bile karakola koşarken, Muş’ta ise kadın ölmek üzere hastaneye kaldırılırken güvenlik güçlerinin haberi ancak oluyor.. Maalesef geçmişte de günümüzde de bu suçlar ayni şekilde ve oranda islenmeye devam ediyor. İlerleyebildiğimiz tek nokta, biraz daha cesaretlenip sessizliğin azda olsa kirilmis olması.. Dava sayısı bu kadar artmışken yine de bir yerlerde sesini çıkaramayan ve hayati boyunca istismar edilen o çocukları, kadınları düşündükçe insanın içi acıyor.. 

*

Kimyasal hadim yasası çözüm mü?

Caydırıcılığı hiç olmayan cezalandırma sistemimiz de ilk etapta içimizi soğutacak bir yasa olarak değerlendirilebilir. Bende ilk bakışta erkekliğiyle gururlanan insanimizin üzerinde ciddi bir etkisi olabileceğini düşündüm. Fakat bir yandan da zihinlerde ki hastalığı bitirmeden bu tarz yaptırımların çok etkili olamayacağını da düşünüyorum. Tecavüz, şiddet, hayvana işkence, cinayet.. Bunların hepsi ayni kaynaktan beslenen farklı kollar. Hadim ile hormonlar temizlense dahi bu hastalıklı zihin temizlenmedikçe isimiz zor.. Bu cezalandırma ile belki tecavüz edemez ama sinirlenir, tatmin olmaz, başka turlu zarar verir, öldürür.. Çünkü tecavüzün nedeninin sadece hormonlardan ibaret olduğuna inanmıyorum. Dürtüleri fazlaydı bahanesini kabul etmiyorum. Özellikle pedofilinin hastalık olduğunun belirtilmesine katlanamıyorum. Bu hastalık değil, sapkınlıktır, sapıklıktır, alçaklıktır. Şahsi kanaatim idam.. Hem bunu yapana gerekli ceza, hem de aklından geçirene güzel bir göz daği. Fakat idam için de şahitler, görüntüler, deliller gibi sağlam kanıtlarla sucu sabitlenmiş ise çözümdür. İftiraya karşı da sağlam yaptırımlar getirilirse o zaman sağlıklı bir uygulama olabilir. Burada ki önemli detay sucu isleyenin sucu işlediği konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmamak. Çünkü bu isin pardonu olmaz.

*

İstismarı artıran etkenler..

Medya, TV, diziler.. Müstehcenlik almış basını gidiyor, dizilerde ensest ilişkiler isleniyor.. Tüm bunlar önce bilinçaltımızda normalleşiyor ardından insanları suca teşvik ediyor.. Bir nevi, sucun artış oranı kültürel yozlaşmanın istatistiklere yansımış hali diyebiliriz.

Bunun yanında biz toplum olarak çocuğu kamu mali gibi görüyoruz. Dışarıda tanımadığı çocuğu bile tatlı bulduğu için öpme, dokunma, sevme hakki gören tek halk biziz sanırım. Bilinçsiz ebeveynler op bakalım amcanı seklinde bu durumu besliyor. Bilinçli anne babalar ise bu duruma izin vermediğinde yine toplumumuz tarafından kibirli, sorunlu, pimpirik seklinde yaftalanıyor. Toplum olarak bu yanlış kanıksamayı bir kenara bırakmamız gerekiyor. Bırakın size pimpirikli desinler ama çocuğunuz güvende olsun.

*

Yeni kuşak anneler..

Birde farkında olarak veya olmayarak kendi çocuğunu istismar edenler var. Yeni kuşak anneler sosyal medya hesaplarında çocukları üzerinden yarışa girmiş durumda. Öyle ki kendilerini tanımlama biçimleri bile çocukları üzerinden gerçekleşiyor. Bkz; Pelinsu'nun annesi, Berkecan’ın annesi, uzman anne, akademisyen anne.. Binlerce blogger anne baba çocuklarının günlük hayatlarını sosyal medya da paylaşıyor hatta bunun üzerinden para kazanıyor. Dışarı da bir fabrikada çalışan, garsonluk yaptırılan hatta dilendirilen çocuktan hiçbir farkı yok benim gözümde.. Ebeveynler çocuklarının fotoğraflarını paylaşma hakki elbette var. Fakat bunu es, dost görsün diye mi yapıyor yoksa kendi psikolojik tatmini, takdir toplama hatta gelir kazanmak için mi yapıyor bu da önemli bir etken.. Toplumda çocuklara karşı islenen bunca suç varken anne babaların bazı şeylere biraz daha dikkat etmesi gerekiyor. Özellikle çocuğun denizde, havuzda, bikinili, mayolu fotoğrafları gibi çocuğu teshir eden fotoğraflardan kaçınmalıyız.

Önce birey olarak kendimizden baslarsak belki toplum olarak yol kat edebiliriz ve bu üzücü haberleri daha fazla görmeyiz.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Büşra Aksakbağı Ay Arşivi