Mevlana’yı kaybediyoruz…
Çok söylendi çok uyarıldı ama olmadı!
Biz yapmazsak, biz anlatmazsak, gelir başkası yapar, başkası anlatır dendi. Nihayetinde de beklenen oldu; Hollywood, bir 'Mevlana' filmini yapmaya karar vermiş. Hatta başrolü içinde Erkek güzeli Leonardo Dicaprio’yu düşünüyormuş.
Artık “Biz de, Mevlana’da, değerlerimiz ve inandıklarımız da” tamamen savunmasızız. Onlar ne anlatırsa Mevlana ‘O’ olacak dünyanın gözünde. Dünya’nın büyük çoğunluğu Mevlana'yı öyle tanıyacak. İmaj oluşturulmuş, hatta belki de çamur atılmış olacak. Sonra berbat edilen bu bir çuval inciri yenecek kıvama yeniden getirmek için bir yüzyıl falan uğraşırız hep beraber. Peşin hükümlü olmak istemiyorum ama filmde ortalarda dolaşacak sapıklara, moğollara, Fars kültürüne ait simgelere, İslam’a ve Kur’an’a zıt fikirlere nasıl engel olacağız?
Hollywood, Mevlana filmi çekecek diye sevinmeli miyiz şimdi?
En azından ilk ciddi anlatan biz olmalıydık…
Ama müthiş reklamı olacak Konya’nın. İyisi kötüsü olmaz nasılsa reklamın değil mi? Bir de bedava reklam baldan tatlıdır…
Sevinelim, boşverin...
Kendi kahramanlarının filmini dahi çekememiş bir topluluk olarak tarihe geçeriz en fazla. Hatta bir adım ötesinde kendi kahramanlarını 'onlardan' öğrenen bir nesle de sahip oluruz...
…
Yardım kuruluşlarının vatandaştan topladıkları paraların gerekli yerlere ulaştırıldığına dair reklam yapma isteklerini gayet iyi anlıyoruz. Hak ta veriyoruz bu kaygıya.
Ancak AYDER’in bir uygulaması var ki gereğinden fazla reklam kokuyor. Hani şu iftara yakın saatlerde yol kenarlarında dağıtılan iftariyeliklerden söz ediyorum. Yani bu yönde bir açık var da onu kapatıyormuş hissi vermiyor bu uygulama. Yolda ışıklarda dağıtılan iftariyelikler hakkında kendi gönderdikleri basın bültenindeki fotoğrafta bile üç lüks araba art arta sıralanmıştı. Şehirlerarası yollarda belki ama şehir içinde kimsenin ‘ezana’ yetişememe ihtimali yok bu şehirde.
Gerek Ramazan gerekse ramazan dışında faaliyetlerindeki hız ve ciddiyetle dikkatleri çeken kuruluşların başında geliyor AYDER. Uygulama için harcanan paranın şu an için en çok ihtiyacı olan Suriye ve Suriyeliler için harcanması daha uygun olmaz mıydı? diye düşünmeden de edemiyoruz. Bu yardım şeklini bir kez daha masaya yatırmalarında fayda var.
Tekrar konuşulmasında fayda var çünkü; Diğer taraftan bu uygulama bu şehir için Ramazan’ın bir müjdecisi gibi. Mesele bu işte bu müjde için bu kadar para harcanmalı mı? Bu kadar aç olup olmadığını bilmediğimiz Suriyeli varken…
…
Farkında mısınız?
Gazeteciler haberleri, savcılar iddianameleri, hakimler kararları hep kadınların ağzından veriyor. Üçüncü sayfa haberlerin hiçbirinde erkeğin söylediklerinin bir değeri bile yok. ‘Tecavüz etmeye kalktı’ ‘Sarkıntılık etti’ ‘Dövüyordu’ ‘Satmaya kalktı’
Erkeğin ne bir ismi ne bir savunmasına rastlayamıyoruz? Kadın ne söylediyse ne iddia ettiyse doğru kabul ediyoruz. Geçmişte yaşanan kötü tecrübelerin bir sonucu belki. Ancak; Bu kadını korumak değil.
Bu kanunlar ve bu yanlış uygulamalar gelecekte yaşanacak yeni kötü olayların habercisi olmaktan başka bir işe yaramayacak…
…
Atalay Filiz koca bir milletin karizmasını çizdi. Hani şu sosyal medyada ‘Biz 5000 fahranaytlık fırında sigaramızı yakarız, Yok biz tüpün kaçırıp kaçırmadığını ateşle kontrol ederiz” diyenler var ya! en çok da onların. Atalay Filiz yüzünden Emniyet, on binlerce ihbar telefonu almış. El birliğiyle ‘Seri Katil’ ünvanı verdiğimiz o sıska çocuk, beş bin derecelik fırından tehlikeliyse demek…
Yapacak bir şey yok…
…