MAL-İ HÜLYA
Bir zamanların Düvel-i muazzamı, doğduğum ,doyduğum uğruna öldüğüm ülkem Anadolum!
Biz seni karşılıksız sevdik, taşına toprağına leyla dedik, daussıladayken Kays gibi Mecnunlaştık. Ferhat olduk dağları deldik… Anadolu’m, nasırlı ellerini her şeyden aziz bildik. Çaresizliğini, ezilmişliğini gördükçe yandı yüreğimiz… Diyarbekir’le Konya’nı kardeş bildik… Bağrında büyüyen evlatlarına can dedik…
Hor görülen sevdam Anadolum!
Senin için yollara revan olduk, kimi zaman dikenler battı ayağımıza batan dikenlerden yüksünmedik… Zindanlar düştü kaderimize, fırkatlar yaşadı yüreğimiz… Umutlarımız birer birer erirken bağrında istikbalimize pusu kurarken düşman acze düşmedik…
Çünkü biz seni hesapsız sevdik…
Kaygımız kuru ekmek davası değildi, seni başkalarına yar etmeme kavgasıydı davamız…
İhanet kurşunlarıyla vurulan ülkem!
Öz yurdunda garipleri oynadık yıllarca… Bu ülkenin potansiyel suçuydu seni sevmek… Kamusal alanların yüzümüze kapanmıştı birer birer... ‘Olsun’ dedik. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’dı çünkü…
Sana isyan etmek yakıp yıkmak aklımızın ucundan bile geçmedi. Çünkü sen bizim kara sevdamız sen bizim süveydemizdin… Türkülerimiz yarin uzun saçlarına dudu diline değildi... Türkülerimizde sen vardın, davan vardı, pelesenk etmiştik dilimize seni…
Katiline ev sahipliği yapan şerha şerha edilen ülkem Anadolum!
Kalbimizde katmerleşen bu acı senin için bu ağıt bu feryat senin için.
İnsanım için Mal-i hülyam hor görülen sevdam ve kavgam senin için…