Yumruğum kadar yüreğim
Daha küçücüğüm. Yumruğum kadar bir yüreğim ve o yüreğe sığdırdığım kocaman bir kimsesizliğim var.
Doğunun değişmeyen kaderidir yetimliğim… bazen Türkmen’em Bayırbucak’ta; Destan yazarken şehit düşen bir Türkmen babanın Türkmen kızı… Bazen Ya Ümmi! diye feryat eden Suriyeli çocuk… Bazense “Arun Aleyküm” diye dünyaya haykıran Filistinli genç…
Ne fark eder ki…
Dilim, rengim, yürekteki sızının büyüklüğü aynı olduktan sonra…
Güneşini kaybetmiş coğrafyalarımın bitmeyen çilesidir öksüzlüğüm…
Baharı beklerken ıtırı, yasemini menekşeyi özlerken barut kokusuyla geçer gençliğim…
Birde öksüzlüğüm…
Bazen muhacir olurum; sığındığım ülkenin potansiyel suçlu çocuğu... Ama Sığındığım o ülkenin annelerini hep sana benzetirim bide… Ve daha çok özlerim seni o zamanlarda…
Kaldığım mahallede anneler çocuklarını sıkı sıkı giydirir; soğukta üşümesinler diye… Soğuk havada sokağa göndermezler…
Ben hiç üşümem ki anne! Sensizlik öyle yakar ki yüreğimi, hiç bir soğuk üşütemez küçük bedeni mi…
En çokta okulda ararım seni, arkadaşlarımın annelerini gördükçe anne!
Veli toplantılarında anneler öğretmene çocukları anlatırlar; uzun uzun… Yaptıkları yaramazlıkları bile… Tatlı tatlı anlatırlar… İşte o çocukların yerinde olmak isterim… Çünkü benim yaramazlığıma tahammülleri yok gibi gelir hep…
Bazen gizli gizli ağlarım değişmeyen kaderime. Kendim silerim gözyaşlarımı ama… O kadar büyüdüm anne! Düştüğümde de kendim kalkarım… Hangi vicdan hangi şefkat kucaklayabilir ki Senden ve Yaradan’dan başka beni? Kimsesiz olmaya gör, hayat seni kocaman adam eder derlerdi şimdi kocaman o adam ben oldum anne!
Şu muhacir kaldığım dünyada sadece kara toprak bana Ensar…
Haklarını yememek lazım ara sıra… Başımı okşar arkadaşlarımın anneleri… Arkadaşlarım beslenmelerini paylaşır benimle… Öğretmenim kederli gözlerimden okur hüznümü gücü yettiği kadar kolum kanadım olur… Ama bilemezler “Ben sevgi isterim, Men annemi isterem!”
Hele geceleri hiç sorma, katrandan koyu geceleri… İnsanlar uykuya dalıp çekildiğinde sensizliğin tufanı daha bir büyür yüreğimde…
Hasretinin destanını yazarım kara geceye…
Bir kuş olup sana doğru uçsam hangi iklimde, hangi gezegendesin anne, maveradaki hangi yıldızsın…
Göğe doğru uzatırım elimi o geceler hadi tut elimi… Ya yanına al ya da yanıma gel… Bak kalbimin sarayında hazır yerin hadi tut elimi çok yoruldum ben anne!
Daha küçücüğüm yumruğum kadar yüreğim var hadi al artık yanına seninle öleyim bende anne!