KORKU TOPLUMU OLMAK
Birgün devletin başındaki padişah bir rüya görür ve zamanın ünlü alimine rüyasının tabirini sorar. Alim padişahın rüyasını anlatmasını ister. Padişah rüyasında gökten kurt yağdığını ve bu kurtların hem kendisine hem de ahalisine zarar verdiğini söyler. Alim hiç çekinmeden rüyayı tabir eder, der ki;
„Padişahım sen kurt olmuş ahalini korkutmaya çalışıyorsun, ahalinde kurt olmuş onlar da seni yemeye, korkutmaya çalışıyorlar. Aklını başına al. Bir an önce kendini düzeltmeye bak.“ Padişah „peki“ demiş ve gitmiş.
Çok düşünmüş ve kendini düzeltmeye karar vermiş. Bir zaman sonra bir rüya daha görmüş. Bu sefer gökten tilki yağdığını ve yine bu tilkilerin de hem kendisine hem de halkına çok zarar verdiğini görür. Alime gelir yine rüyasını anlatır.
Alim de yine aynı edayla „Padişahım sen tilki oluşsun halkını aldatmaya çalışıyor, yalanla dolanla onları idare ediyorsun. Ahalinde tilki olmuş, onlarda seni yalanla seni aldatmaya çalışıyorlar. Git kendini düzelt onlar da düzelsinler yoksa sonun çok fena olacak .“
Padişah yine alime hak vermiş doğrudur demiş ve kendini daha da düzeltmeye karar verir. Yine bir zaman sonra rüyasında gökten koyun yağdığını görür. Gelmiş bu rüyayı da alime anlatmış.
Alim padişaha „gözünaydın şimdi oldu demiş sen halini düzelttin adaleti rehber edindin ahalinde adil ve dürüst olmaya başladı ve ülkende huzur hakim oldu tebrik ederim“ demiş.
Adam balık almak için balıkçı tablasının başına varır varmaz eline aldığı balığın kuyruğuna bakar.
Balıkçı „hemşerim balık baştan kokar sen niye kuyruğuna bakıyorsun“ der.
Adam cevap „balığın baştan koktuğunu biliyorum kuyruğuna kadar inmiş mi ona bakıyorum der.
Evet uzun zaman bizi idare edenler korkutarak demir yumruklarla yönettiler. Yönettikleri insanlara silah doğrultarak vurmaktan yumruklamaktan geri durmadılar. Halka adeta hayatı yaşamayı haram ettiler. Bizim istediğimiz gibi olacaksınız dediler. Olmayanı dövdüler, sövdüler, öldürdüler.
Korkmak bilmeyen, yılmak bilmeyen, bu yurdu kurtaran cumhuriyeti kuran zihniyeti adeta cezalandırdılar. Korku zihniyetiyle idare edilen, yetişen bu toplumda baştan aşağıya hepimiz birbirini tehdit eden, korkutan duruma geldik. Sağ-sol dedik bölündük birbirimize düşman topluluklar olduk. Aramıza sen-ben kavgaları girdi. Öyleki bu durum şehir mahalle sokak derken toplumun en küçük birimi olan aileye sirayet etti.
Bir karıncayı dahi incitemeyecek kadar merhamete sahip olan o deruni ruhlar adeta hançerlendi. Yok edilmek istendi hatta birçoğu da edildi.
Işte bizi idare etmeye çalışanlar bir zamanlar „vatan, millet, bayrak“ diyerek güya vatan millet bayrak sevdalıları olarak vatanı kan gölüne çevirdiler, milleti de birbirine düşman ettiler. Böylece idarecisi idare edilenler tarafından; idare edilenler de idarecisinden korkan korku toplumu olduk.
Sonuç olarak oyunu görüp bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkmak suretiyle, yüce dinimizin emri doğrultusunda sevgiyi ve saygıyı ön plana çıkarıp birbiriyle kavgalı, birbirinden nefret eden değil; birbirini seven sayan barış toplumu oluruz.