Yavuz Pehlivan
Yavuz Pehlivan Hasbihal Barış İnsanı olmak

Hasbihal Barış İnsanı olmak

 

Barış insanı, öldürmek için değil yaşatmak için savaşır. Onun işi savaş değil barıştır. Sevgili Peygamber Efendimiz(S.AV) bir insanı haksız yere öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir. Bir insanı da kurtaran, bütün insanları kurtarmış gibi olur.” Buyurmaktadır.

İslam demek barış demektir. Ben müslümanım diyen her şuurlu insan barış insanı olmak durumundadır. Müslümanlar olarak önce kendi aramızda barışı tesis etmeliyiz ki sonra da dünya barışına katkıda bulunalım.

Hiç şüphesiz İslami şuura sahip bir insan hali hayatında örnek alınacak her güzelliği üzerinde taşıyan model insandır.

Abdullah ibn Ömer(R.A) “onlar Muhammed(S.A.V)’in eshabıdır. Kabe-i Muazzama’nın Rabbi olan Allah’a yemin ederim ki onlar dosdoğru yoldadır. Bu sebeple yolunuzu ve ahlakınızı onlarınkine benzetiniz” sözleriyle ifade etmiştir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) “Mü’minler bir binayı meydana getiren tuğlalar gibidirler. O binadan bir tuğla çekerseniz bütün bina zarar görür. Bir diğer hadisi şeriflerinde mümin müminin kardeşidir, ona zulmetmez onu yardımsız bırakmaz” buyurmaktadır.

Öyleyse Müslüman birey olarak kendisinden önce bütün Müslümanların iyiliği için çalışan Müslüman toplumda içlerinde tek bir ferde dahi zarar vermeyecek tutum sergilemek durumundadırlar. 

Birimiz hepimiz hepimiz de birimiz için çalışan barış insanları olmak zorundayız çünkü dinimiz bize bunu emretmektedir

Kişi vardır dünyaya gelir kendi halinde yaşar, kimseye ne faydası ne de zararı dokunur, vaktini doldurur dünyadan göçer gider kimsenin haberi olmaz. Biz bu gibi insanlara faydasız ve zararsız insanlar deriz. Cenazesinde ancak kendi aile efradı vardır.

Kişi vardır ki içinde bulunduğu topluma vatanına dinine hizmet etmek için adeta çırpınır. Nerede bir hayır işi varsa oraya gücü ölçüsünde yardıma koşar. Doğru olan yolda hiçbir fedakarlıktan kaçmaz. O bilir ki mümin her hayrın kapısıdır. Hayır kapısını hep açık tutar.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in kim ki bir iyiliğe kapı açar. Ondan sonra gelenler de o iyi olan şeyi yapmaya devam ederlerse o iyiliğe önderlik eden şahsa da aynı oranda sevap yazılır” müjdesine göre hareket eder ve gönül insanı olur gönülleri fetheder. Bir gün hak vaki olup bu dünyadan göç ederken toplumun her kesiminden her fert kendinden bir parçanın ayrıldığı hissiyle o  şahsa rahmet okur. Cenazesindeki kalabalığı meydanlar almaz, ne mutlu bu insana ki o güzel yaşantısının semeresini almış yine Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in şu müjdesine mazhar olmuştur. Buyuruyor Allah’ın Rasulü “bir insan öldüğünde arkasından kırk kişi ondan razı olsa,  rahmet okusa ona cennet vacip olur. Ya milyonlar, milyarlar okursa?

Evet biz işte böyle kendisini Allah yolunda insanlığa hizmete adamış olan gönül erleri için “cennet mekan” deriz. Bunlar hoşgörülü birleştirici, barıştırıcı, Allah’ın rızasından başka hiçbir dünya menfaati gözetmeyen gönül erleridir ki gönüllerde taht kurmuşlardır.

Kişi de vardır hep hakkın karşısında olmuş, bütün yapılacak hayır ve hasenata karşı durmuş, hep nefsinden yana olmuş, nerede insanlığa zararlı hoş olmayan durum varsa onun yanında yer almış, menfaati makamı, parası için her melaneti hoş görmüş, bunların uğruna dinine dindar olana makamı mevkisi ölçüsünde ihanet etmiştir. Bu şahsın elinden o makam, mevki, güç alındığında perişan olmuş yanındaymış gibi görünen menfaatperestler hemen kaybolmuş yanında artık kimse kalmamıştır. Bu gibiler hayatlarının sonunu büyük bir yalnızlık içinde ızdırapla bitirmekte çoğu zaman ölümleri de yalnız olmakta cenazelerini bile kaldıracak kimse bulunmamaktadır. Bir şekilde ölümleri duyulduğunda kendilerine ihanette bulunduğu şahıslar tarafından lanetlenmektedirler.

İşte böyleleri de Peygamber lisanıyla “ kim ki ölümünden sonra kırk kişi tarafından lanetlenirse, ona da cehennem vacip olur” hadisine maruz kalır

İşte bunlar içinde ne iyi oldu da öldü toplum bir beladan kurtuldu deriz.

Öyle bir hayat yaşama gayreti içinde olalım ki yaşadığımız sürece dünyada,  öldükten sonrada ahiret aleminde mutlu sona ulaşabilelim. Bu da ancak bize dünya ve ahret vadeden yüce dinimizi en güzel şekilde öğrenmek, yapmamızı istediği güzel olan şeyleri yapıp iyiliğe yapmayınız dediği ve yapıldığı taktirde de kötülüklere yol açan, insan fıtratına ters düşen şeylerden uzak durmamızla mümkün olacaktır.

Allah’ın selamı üzerinize olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yavuz Pehlivan Arşivi