Konyalı bunları merak ediyor?
Karaman Milletvekillerinden ne zaman bir mail gelse, aklıma “Çağrı” filmindeki Hz. Cafer ve Necaşi sahnesi geliyor.
Hz. Cafer’in İslamı anlatan müthiş sözlerinden sonra sahnenin sonunda Amr’a dönen Necaşi “Onun tek tanrısından bu kadar güzel şeyler dökülürken, senin yüzlercesinin dili mi tutuldu” diyordu…
Teşbihte hata olmaz, umarım!
Karaman’ın iki milletvekilinin Recep Şeker ve Recep Konuk’un gönderdiği haberler arasından hangisini girsek acaba diye düşünürken, bizim 12 milletvekilimizden tek ses çıkmıyor çoğu zaman…
Halbuki Sosyal Medyadan da açık görülüyor ki ciddi bir tempo içindeler… Boş anları yok neredeyse… Çoğunun Türkiye ve Konya için ciddi efor ve mesai sarf ettiğine şahidiz hepimiz… Bunları duyurmakta sıkıntı yaşıyorlar ciddi anlamda…
Ve paylaşımlarından da anlıyoruz ki söyledikleri ve söyleyecekleri çok şeyleri de var… Haftalık toplantılar onlara da yetmiyor.
Söyleyecek var. Söylenecek var. Dinleyecek var. Aktaracak var…
Eksik olan ne peki?
Onlar karar versin…
Ayrıca;
Recep Şeker’i medya ve vatandaşla bir bağ kurabilmek için gösterdiği olağanüstü çaba için tebrik etmek gerek…
…
Bakan Albayrak’ın Karapınar programındaki görüntü muhteşemdi. Konya’nın bütün milletvekilleri Türkiye’nin geleceği için atılan bu adımda hep birlikteydi.
Albayrak’ın devam eden programı ile Ahmet Davutoğlu’nun programlarının aynı güne denk gelmesi bir tesadüf te olabilir…
Ancak bu;
Konya vekillerinin MEDAŞ’ın programına neredeyse tam kadro katılıp, Davutoğlu’nu Selçuk Üniversitesinde ki programında yalnız bıraktıkları için eleştirilmeyeceği anlamı taşımıyor…
Karapınar programındaki birliktelik ne denli güzelse, Medaş’ın programındaki o görüntü ise onun tam tersiydi… Medaş’ın programında bir iki vekilimiz daha olmasa bunu Medaş bile anlayışla karşılardı…
En azından birkaç vekilin Davutoğlu ile birlikte olmasını arzu ederdi Konya… Hatta sanıyorum Sayın Bakan’ın haberi olsa oda bunu arzu ederdi…
Keşke daha ayakları yere basan bir program yapılsaydı…
Davutoğlu’nun kendisi istememiş olsa bile…
…
Darbe yapılacağını neredeyse ilgili ilgisiz herkes biliyormuş örgütten. Bilmeseler de hissediyorlarmış…
Eğer hepsi sübliminal mesaj okuma kurslarına gitmiyorlar ve Bylock’tan bu konuyu mesajlaşacak kadar aptal değillerse bir şekilde duyurdular birbirlerine bu darbe girişimini…
Nasıl ve ne şekilde olduğunu biliyordur muhakkak istihbarat birimleri…
Toplantı, gizli görüşme, sohbet vs… Bir şekilde konuştular bunu…
Konya’da da darbe girişimi noktasında bir toplantı yapıldı mı acaba? Yapıldıysa nerede yapıldı?
Kulaktan kulağa yayıldığı şekilde bir güvenlik kurumunun hemen yanı başındaysa bu toplantı yeri kimsenin haberi olmadı mı gerçekten?
Cevapları için biraz daha beklemek gerek sanıyorum…
…
Yine yapılan büyük bir hata var sürekli tekrarlanan; ‘Darbeyi FETÖ yaptı’ şeklinde…
FETÖ darbeyi yapan, planlayan değil, darbenin ayaklarından biridir… İçinde devletler, devletlerin resmi gayri resmi istihbarat teşkilatlarının bulunduğu geniş tabanlı bir kurumun ayaklarından biri onlar… Taşeronlardan yani…
Yoksa Türkiye’de bir darbe NATO’nun büyük abilerinden habersiz ve izinsiz gerçekleşebilir mi? İç ve dış desteği yok bu işin… Direk bu üst çatı tarafından organize edilen bir girişim…
Darbeyi FETÖ ile sınırlandırdığımız sürece sonuca ulaşamayız…
Toplumun asıl ulaşması gereken ipi elinde tutanlar… Bunların farkedilmesi gerek... "FETÖ darbesi" diyerek yırtamazkimse... Toplum diyorum çünkü yönetim bunun çoktan farkına vardı… O yüzden Rusya ile yan yana verilen pozlar…
Gezi olaylarında bir önder yoktu, bu girişim için önderliği FETÖ üstlendi… Buzdağı tahminden büyük ama gizli bir tarafı da yok…
Düğüm iade sürecinden sonra çözülür diye korkuyorlar.
O zaman gelir mi peki?
…
Bir yanılgı daha;
Ne tutuklananların yada göz altına alınanların tamamı darbeyi destekledikleri için bu halde,
Nede dışarıda olanların tamamı FETÖ’cü olmadıkları için serbest…
Bu işlerin bir kısmı da algıya dayanıyor…
Şu an önemli ve meçhul olan o algıyı kimin yönettiği…
Algıyı kimin yönettiği ortaya çıkana kadar ne içerdekiler ne dışardakiler çok rahat olamayacak…
…
Muhtarlara ne denli değer verildiğini bir kez daha anlamış olduk 19 Eylül günü. Kutlama yapılmayan tek ilçe yoktu… Her köşede birer kutlama yapıldı…
Ama muhtarların işine yarayacak bir iki program dışında göze çarpan bir program yoktu…
Verilen yemekleri saymazsak tabi…
Bahsetmek istediğim kutlamalar için gelen haber fotoğraflarının ortak özelliği… Yani anıtlarda yapılan saygı duruşlarını ve çelenk bırakma seremonisini…
Önemli bir kesimin gününün, saygı duruşları ve çelenklerle geçiştirilmesinin bir Eski Türkiye alışkanlığı sanıyordum… Devam ediyormuş hala…
Alışkanlıklardan kurtulmak çok ta kolay olmuyor demek…
Önümüzdeki yıl en azından farklı olduklarını hissettirecek bir şeyler yapılması ümidiyle…