Stratejik ortaklığın sonu
Evet son günlerde bölgemizde gelişen olaylar neticesinde Abd ile stratejik ortaklığın sonunun geldiğini Suriye ve Irak’ta meydana gelen gelişmelere bakarak söyleyebiliriz. Öncelikle bu ortaklığın artık fiilen ortadan kalktığını gösteren gelişmelerin ortaya çıkması ve özellikle Reisi Cumhurun sizin stratejik ortağınız Türkiye’mi Pyd veya Pkk mı? sorularından sonra daha sık tartışılan bir konu haline gelmiştir. Temmuz darbesinden sonra Suriye’de Fırat kalkanı harekatını Abd’nin beklemediği bir anda gerçekleştiren Türkiye, Daeş’e karşı Suriyeli muhaliflerle başarılı bir operasyon yaptığını göstermişken Musul operasyonundan neden uzak tutulmak isteniyor? Diğer taraftan geçtiğimiz pazartesi günü aylardır beklenen Musul harekatı alelacele başlatılarak Türkiye’nin devre dışı bırakılmak istendiğini bir kez daha gösterdi. Ancak Sayın Erdoğan’ında belirttiği gibi 63 ülkenin askeri Irak’ta varken Türkiye’nin 350 km sınırı varken ve açık bir terör tehdidi varken biz Musul operasyonunda ve masada yer alacağız diyerek uyardığı Abd ve Batı istemeden de olsa Türkiye’yi operasyona dahil etti. Musul meselesinde Abd’nin Türkiye’yi bölgeden uzak tutma çabalarının esas sebebi Türkiye’nin bölgedeki gücü ve etkinliğini kesmek için yapılmış bir hamledir.
Stratejik ortaklığın kırılma noktalarını sondan başlayarak gidersek. Abd’nin, İran baskısı ile sözde Bağdat hükümetinin Başika kampının kapatılması için kukla meclislerinde aldıkları kararlar sonrasında aldığı tutum önemlidir. Türkiye ile kukla Irak hükümeti arasında gerilim çıkmasına sebep olan Başika meselesini gündeme getiren ve bunda önemli rol oynayan İran ve özellikle Abd yönetimidir. Öte yandan Başika kampında Türk askeri varken Musul’daki demografik yapıyı bile bile Pkk ve Şii örgütlerin operasyona katılmasını desteklemesi Türkiye’nin ortaklığı bitirmesi için önemli bir sebeptir. İki hafta önceki yazımızda anlattığımız Türkiye’nin garantör ülke olarak Musul ve Kerkük’e müdahale hakkını öngören 1926 Ankara anlaşması Abd, İran ve Irak’ın Musul operasyonunda neden Türkiye’yi istemediğini açıklamaktadır. Abd son yıllarda Türkiye’nin istemediği ve stratejik ortaklıkla bağdaşmayan bütün hamleleri aleni bir şekilde yapmaktan da çekinmemiştir. Abd’nin, Türkiye’nin terör örgütü dediği Pyd’ye iyi çocuklar diyerek silahlı destek vermesi veya Pkk ile Kandilde görüşmeler yaparak Musul operasyonuna dahil etmek istemesi stratejik ortaklığın sonunun geldiğini göstermektedir. Diğer taraftan Irak’ın kuzeyindeki Barzani yönetimindeki Peşmergeler ile iyi ilişkiler kurulması neticesinde Barzani’nin Türkiye’nin yanında yer alması, Abd’nin çıkarlarına ters düşmektedir.
İran ile nükleer anlaşmazlıkların aşılması sonrası, Irak konusunda İran ile ortak harekat eden Abd, Türkiye’nin uyarılarına rağmen bölgenin zaten içinden çıkılmaz olan durumun daha da kötü olabilecek mezhep çatışmalarını körükleyen politikalar izlemesi Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaktan ve Pkk ve Suriye kolu Pyd’yi inatla destekleyerek stratejik ortaklığın artık lafta kaldığını göstermekten çekinmemiştir. Türkiye’nin, Suriye’deki olayların daha karmaşık ve içinden çıkılmaz hale girmesine engel olmak ve Pyd’nin önünü kesmek için Fırat kalkanı harekatını başlatması Abd’nin planlarının bozulmasına ve Abd çıkarlarına ters düşmesine sebep olmuştur.
Temmuz darbesinde dile getirilen darbede Cia parmağı ve askeri üslerin rol aldığı yönündeki söylentiler ve Türkiye’nin Fetö terör örgütü liderini ısrarla istemesine rağmen türlü bahanelerle ayak sürüyerek süreci baltalamak istemesi , 28 belediyeye kayyum atanmasından rahatsızlık duyduğunu belirterek Türkiye’nin iç işlerine karışması ve son olarak Ankara büyükelçisinin Artvin’de yaptığı ziyaretlerde halkı provake etmeye çalışması her iki ülkenin karşılıklı olarak stratejik ortaklığı bitirdiğini göstermektedir. Ancak Abd ile sadece stratejik ortak değiliz ve Nato’ya üye ülkeler olduğumuz için ilişkilerimizin nasıl bir seyir izleyeceğini önümüzdeki aylar daha net gösterecektir.
SAYGILARIMLA