Konya-Türkiye-Dünya
…
Kendisi, tanıdığı, tahmin ettiği, sevdiği ya da bildiği isimlerin dışında başka birileri aday gösterildi diye yapılan tüm yorumları anlayışla karşılamak demokrasinin bir gereği. Ancak yorum yada konuşmak ayrı şeydir, hesap sormak ayrı, itham etmek, soru sorup yanıtını beklemek ayrı…
Bu ayrı yollardan bir kısmı demokratlığın ve birey olmamızın getirdiği haktır, bir kısmı da ihanet…
Seçtiğiniz ‘yol’ ‘sizi’ de ortaya koyuyor bir bakıma…
Eleştirinin dozunu kaçıranlar, sebepsiz bir şekilde yanlış kararlar verildiğini cümle aleme duyurmak için tüm sosyal imkanları kullananlar, Ak Parti’nin Konya’da kan kaybedeceğini ve milletvekilliği sayısının düşeceğini ısrarla savunanlar, hatta bunun Türkiye’ye de yansıyıp oy kaybına uğrayacağını iddia eden Aday adayları, neden aday yapılmadıkları konusunda önemli ipuçları vermiş oldular…
…
Seçim yaklaştıkça ülkeyi daha fazla karıştıracaklar iddiasının Ağrı’daki olaylardan sonra ne kadar haklı olduğunu hep beraber görmüş olduk… Hazırlıklı olmakta fayda var… Kurşunların barışa sıkıldığında kimsenin şüphesi yok. Barışı bütün taraflara ‘bir tür yenilgi gibi’ göstermeye çalışan zihniyet ve onların oyununa gelenlerin ‘İslam-Barış’ ilişkisini kabullenmek istemedikleri aşikar… İslam’la alakası olmayanlar içinde ‘barış’, dillerden gönüllere indiremedikleri bir ‘sözcük’ sadece... O kesimde ki ‘Çıkar-Barış’ ilişkisinin kurbanı bu ülkenin çocukları…
…..
Ayakta alkışlıyorum… Ülkeyi 90’ların karanlık günlerine götürmek isteyenleri ayakta alkışlıyorum. Ülke sorunlarının tekine bile bir proje üretmeden seçime gidebilecek yüz bulanları ayakta alkışlıyorum. Barışın tesisi için iki maddeyi üst üste sıralayamayanları, dış politikada omurgasız davranmayı maharet sayanları, enerjide tek öngörüsü ‘nükleer santrallere’ nedenini bir türlü anlatamadıkları bir nedenden dolayı karşı çıkmak olanları, Milli Eğitimde, Sağlıkta, Ekonomide, Savunmada şunlar yapılmalı diye kamuoyunun önüne bir teklifle dahi getiremeyenleri, tek özlemi 1950 öncesi Türkiye olanları, ırk ve kan üzerinden siyaset yapanları ayakta alkışlıyorum…
Millette yapacağı alkışı sandık önüne saklıyor sanıyorum…
….
Son yirmi yılda Türk siyasetinin en önemli ismidir Recep Tayyip Erdoğan… Türk siyasi hayatının en önemli aktörü…
Ne zaman taksi durağında çay içen veya bir yer sofrasına oturan yahut bir çocuğun başını okşayan bir siyasetçi görseniz, yada ailesiyle bir fotoğraf çektirse bir lider, bir Roman Vatandaşa gülümsese bir partili, hep Erdoğan geliyor akıllara… Kötü taklit her zaman aslını hatırlatıyor…
Ara sıra kantarın topuzunu kaçırıp bazen, elektrik, su, simit, dolmuş paralarını biz ödeyeceğiz, emekliye acayip çok paralar vereceğiz diye çıksa da birileri Yeni Türkiye’nin bundan sonraki siyasetini de şekillendiren Allah sağlık verdikçe ‘Erdoğan’ olacak gibi görünüyor…
…
Yüzde 2 yüzde 1 daha yüzde üç eder mi etmez mi 8 Haziran’da göreceğiz… Ama her şeyin matematik olmadığını kesin biliyoruz…
…
En çok karşılaştığım haberlerden biriydi; 600 Çinli’nin Müslüman oluşu… İnsafsız davranmak istemiyorum ama Müslümanları ahmak yerine koyduğunu düşündüğüm bu habere İslamilerin de yer vermiş olması daha bir can sıkıcı ama yapacak bir şey yok… Çinliler Mekke’de metro inşaatında çalışmak için gelmişler… Harem’e gayri Müslümlerin girmesinin yasak olmasından dolayı Müslüman olmamışlar tabi… Bir şıhımız öyle bir anlatmış ki İslamı, Mekke’ye girmeden etkilenmeyen kalmamış… 600’ü birden Müslüman olmuş… Sosyal Medyada da beğenen binlerce kişi… Yahudilerin Cumartesi günü yasağına buldukları çözüm misali değildir umarım…
Yoksa din hala oyuncak kalacak bu anlayışın elinde…
…
İran gençliğinin düzenlediği gizli partilerin fotoğraflarını internet sitelerinden ve gazetelerinden büyük puntolarla ve büyük mutluluklarla ifşa edenlerin haleti ruhiyeleri üzerinde araştırma yapılması gerek… Elin partisi seni niye bu kadar mutlu ediyor diyemiyoruz çünkü biliyoruz ki altında yatan “biz aslında biliyor ve söylüyorduk, bakın işte gördünüz mü?” psikolojisi… Aslında bu yaptıklarıyla anlatmaya çalıştıkları şeyin ne olduğundan ziyade, inançlarına, değerlerine kısacası kendilerine ne kadar yabancı olduklarını görmek daha çok üzüyor insanı...
İnsan içindekini elbet bir gün bir şekilde dışarıya vuruyor…
...
Sosyal medyada geçen haftanın en önemli konularından biriydi. Türkiye 1950’lerde hayalet uçak ürettiği yönündeki haberler… İnanan var mıdır bu haberlere bilemem ama; varsa bile böyle bir uçak öyle bir ‘hayaletmiş ki’ sene oldu 2015 hala izini bulan biri yok…