KALABALIK
İnsanların “başsızı mı” yoksa “beyinsizi mi” kalabalığı teşkil eder? Yani bir ülkede insanlar millet olmaktan çıkarılıp “yığın” haline getiren nedir veya kimdir ya da kimlerdir? Bu soruların cevabını bugünün fotoğrafını çekerek veremeyiz. Üniversiteli bir gencimizin terörist olması, halk mahkemesinden söz etmesi, devletin savcısını katletmesi bir tercih değil, bir yönlendirme ve teşvik sonucudur.
Öyleyse bir üniversiteli genci terörist yapan saik veya zemin nedir?
Bunun bizce iki sebebi vardır;
1. Köklerden kopmuş olmak. Kendi değerleriyle tanışmayan bir insan dünyanın en kanlı anarşistini örnek alabilir. Fatih Sultan Mehmed ülke idaresine geldiğinde yaşı 17 idi. Lisan biliyordu. İnsanlığa hizmeti kendisine hedef edinmişti. İnsanların beynindeki karanlığı kaldırmayı ve ufuklarını açmayı idealize etmişti. Fatihin bu idealine biz “fetih” diyoruz. İstanbul üzerindeki Latin ve Ortodoks baskısını kaldırarak Fatih unvanını almıştır.
UNUTULMAMIN FATİH İSTANBUL’U ALDIKTAN SONRA ORADAKİ ORTOTOKSLARI ZORLA MÜSLÜMANLAŞTIRMAMIŞTIR. Günümüzde bazılarının yaptığı gibi “sizin dininiz de haktır devam edin” de dememiştir. İslam’ın ışıltılı vadisine davet etmiş ancak zorlamamıştır. Fatih'i böyle bir ideale sevk eden aldığı eğitim ve terbiyedir.
Demek ki, terörist olanların (ülkemizdekilerden söz ediyorum) öncelikle Müslüman Türk tarihinden haberdar edilmesi gerekiyor. Alparslan’ı tanımalıdırlar. Yavuz’u da ve diğerlerini de….
2. Bir üniversitelinin terörist olmasının ikinci ve bizce daha önemli sebebi; çevre faktörüdür. Tetiği çeken değil asıl önemli olan, ona azmettirici olan veya olanlardır. Ülkemizde sivil toplum kuruluşu adı altında faaliyet gösteren terör destekçileri vardır. Dinî teşekkül gibi görünen sünepe örgütler vardır. Görüntülü ve yazılı basında kaos şakşakçıları vardır.
Bu iki faktör “sayesinde” ülkemizde fertler “başsız” hale gelmiştir. Yığınlaşmış "bireyler" oluşturulmuştur. Güdülen ve dışardan verilen talimatla savcı katleden "maşalar" teşekkül etmiştir. 1930’lu yıllardaki köklerden koparılma süreci toplumda bir kısım insanların terörize edilmesine zemin hazırlamıştır.
Şairin dediği gibi;
“Bıçak saplasan gölgeme
Sıcacık kanım damlar.
Gir de bir bak ülkeme,
Başsız başsız adamlar”…
ZİHNİYET
Bir olgunun yokluğunun farkına varmak için varlığı hususunda bilgi sahibi olmak gerekir. Savcımızı katleden terörist şart olarak diyor ki “ Taksim’de halk mahkemesi kurulsun ve Gezi parkında öldürülen birisinin katilleri oradan yargılansın”….
Lafa bak, "halk mahkemesiymiş".....
Bizim ülkenin komünistleri bir alem doğrusu...
Şimdi bu terörist acaba adalet kavramının ne olduğunu bilmiyor mu? Halk mahkemesinin kurulmasından söz ediyor. Türkiye’yi geri döndürmek i...steyen bir zihniyet değil mi bu?
Türkiye’nin 12 Eylül öncesine döndürmek bir irtica değil midir?
Öldürülen ve bu katil terörist, olay günü yetkililer ile görüşme esnasında 1970’lerdeki anarşistleri kendisine örnek aldığını söylüyor.
BİR KATİLİN ÖRNEK OLARAK ALINMASI NASIL ZİHNİYETTİR?
Bu terör örgütlerini destekleyenler hangi ülkenin basınıdır? Avukat kılığında olanlar veya sanatçı olduğunu söyleyenler nasıl bir duyguya sahipler?
Bu bir kutuplaşma değil midir? Bölücülerle birlikte olan “sanatçılar” veya “basın” hangi amaca hizmet ediyorlar?
İNSAN
Boş zaman yoktur, boş bırakılan vakit vardır. Değersiz insan yoktur, değersizleştirilmiş insan vardır. İnsan dünyaya terörist olarak gelmez, ama insan terörist hale getirilir.
Tertemiz dünyaya gelmiş bir insanı basın, eğitim ve özendirme yoluyla kirlenmesine katkı sağlayanlara binlerce lanetler olsun.
EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE GEL…
Ey Müslümanlığı tercih etmiş olan Türk, sen sadece Müslüman değilsin, aynı zamanda İslam’ın şerefli bir temsilcisisin.
Bunu daima hatırında tut…..