Doç. Dr. Ömer Akdağ
Doç. Dr. Ömer Akdağ KARZ-I HASEN

KARZ-I HASEN

Bankacılık sistemi Türk-İslam toplumuna geç gelmiştir. Bu sebepsiz değildir. Bilindiği gibi bankacılık sistemi ferdî bir anlayışın tabii bir sonucudur. Ferdî anlayışta sorumluluk duygusu minumumdur. Böyle  bir anlayışta fertler için esas olan kendileridir. Başkasının derdiyle hemhal olmak pek görülmez bireysel anlayışın zihninde…

Ferdî anlayışın coğrafyası olan Avrupa’dan bize 19. yüzyılın başlarında intikal etmiştir bankacılık sistemi. Bankacılık sisteminde paranın tedavülü yönüyle ticarî faaliyetlerde kolaylık sağlaması, finansman meselesinde sağlanan pratiklik vs gibi sistemin ortaya koyduğu kolaylık bir yana, bizim toplumda meselenin faiz yönünde hassasiyet gösterilmiştir.

Bankacılık sisteminin bizim topluma geç intikal etmesinin sebebi dayanışmanın çok güçlü olmasıdır. Bu dayanışma Osmanlı sisteminde vakıflar ile formüle edilmiştir. Osmanlı’da yüzlerce vakıf çeşidi vardı. Osmanlı klasik döneminde bu formül başarıyla tatbik edilmiştir. İkinci Mahmud’dan itibaren ekonomik sistem değişliğe uğramıştır. Bu  tarihten sonra kapitalist sisteme dönülmüştür.  Günümüzde de bu sistem devam etmektedir.

Sözü şuraya getirmek istemiştim; Günümüzde hepimiz, ister-istemez kapitalist sisteminde içinde olsak da kendi aramızda kadim anlayışımızın gereklerini yerine getirebiliriz.  Mesela karz-ı hasen günleri tertip edebilebilir.  Karz-ı hasen yani “güzel borç”, sosyal dayanışma…

Beş-on kişi her ay belli bir miktar koyarak, kur’a ile veya sırayla bir kişiye verilebilir.

Kadim değerler, yaşatılarak katma değerler üretir. “Devrimler”  sadece “devirirler”… Akl-ı selim ile “devrim” bir arada olamaz.

Ya akıllı olacaksınız ya da “devrimci”…

İkisi bir arada olmaz.

YELKEN

İstikametini tayin etmemiş birisine rüzgârın yapacağı bir şey yoktur denir.  Genellikle rüzgârdan yelkenli gemilerde faydalanıldı tarih boyunca…..  Yani deniz ulaşımında rüzgârın “itici” gücünden istifade edildi. .. Acaba rüzgârın “itici”  gücünden karada da faydalanmak mümkün olamaz mı? 

Artık günümüzde hedefini tayin etmemiş birisi yoktur herhalde (!).. Seçimlere bir aydan daha az bir zamanın kaldığı şu günlerde siyasi partilerimizin vaat ve yönlendirmeleriyle 7 Haziran sabahı ülkemizin düzlüğe çıkacağından asla "şek ve şüphesiz" yoktur.....Tek partili dönemde "altı ilkemiz" vardı, altı iman esasına muvazi olarak.... Büyük "rehberlerimiz" vardı. Kimisi "ebedî" kimisi "millî" idi. Şimdi pek hatırlayan  kalmadı gibi.....

Lafı uzatmadan diyeceğim o ki, ülkemizin bol bol rüzgar aldığı şu günlerde istikametimizi tekrar hatırlasak da faydalansak diyorum.

 

FİNAL

Bir öğrencimiz facede "sorular çok zordu hocam" demiş.  Bu öğrencimiz face duvarına “düşünün lan, kafanız acımaz" yazmış. Bu söz çok hoşuma gitti…Bu öğrencimize bu güzel tespitini hatırlattım. Bu öğrencimize dedim ki, genellikle ülkemizde inkılap tarihi derslerinde şişirilmiş şahıs tarihi okutuluyor. Biz öyle yapmadık ve yapmıyoruz. Türk tarihinin bir bütün olduğunu, tarihte yer almış olan her tarihî şahsiyetin “insan” olduğunu ve milletin değerlerine hürmet eden herkese, herkesin saygı duyacağını mükerrer örneklerle anlatıyoruz.

Bunları bu öğrencimize ifade ettikten sonra  şunları ifade ettim. Veya etmek istedim; “Bunları fikreden, kafalar insan olur. Sağlam dimağlar zararlı alışkanlığı olmayan insanlarda mevcuttur. Tarih düne çakılıp kalmak değildir. Günümüzde her oluşun bir arka planı vardır. Mesela CHP reisi Kılıçdaroğlu, ‘İmam hatipleri biz kurduk’ diyorsa, vardır bir bildiği….. CHP 1949 imam hatipleri kurmuştur. Ama turşu kurar gibi kurmuştur. İslam alfabesi olmadan Kur’an okunması kaydı ile kurmuştur…… Veya ezan okunurken konuşmasını kesiyorsa elbette bu davranış bir “saygıdan dolayıdır”…. Belki Türkçe ezan duymak istemesindendir.  Tabii bilmiyoruz.  Belki de öyle değildir…. Kurucu iradeden bugünlerde söz edilmediğine göre, herhalde biraz tırsma var gibidir. Kim bilir, efkar-ı umumi tazyiki de olabilir.

Ziya Paşa’nın dediği gibi;

Ne efsunkar imişsin ey didarı hürriyet;

Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten.

 

Yakın tarihi sağlıklı öğrenmekte fayda var…..

Yakın tarihini bilmeyen uzak tarihi bilse ne yazar.....

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doç. Dr. Ömer Akdağ Arşivi

YAZI

02 Ocak 2017 Pazartesi 09:01

DUA

19 Aralık 2016 Pazartesi 09:04