Seyfullah Koyuncu
Seyfullah Koyuncu İllaki Neyzen Tevfik mi olalım yani?

İllaki Neyzen Tevfik mi olalım yani?

Hakkında birbirinden farklı efsaneler üretilen heccav ve neyzen ustası, herkesin anlayacağı dilde hicvin üstadlarından Neyzen Tevfik’i çok severim.

Aksi, derbeder, lafını esirgemeyen kişiliğinden olsa gerek, sürekli birilerini eleştirdiği için başına gelmeyen kalmamıştır. Ama eleştirileri genelde hep haklı olmuştur.

Üstada bir gün demişler ki, bu hicivleri kime yapıyor, kimi hicvediyorsun?

O da cevap vermiş; benim hicivlerim cami avlusu veya sokak ortasında tabla üzerinde satılan gözlük gibidir. Kimin gözüne uyarsa onun içindir…

Bazen biz de bu köşemizde tıpkı Neyzen Tevfik’in bu felsefesi gibi “kimin gözüne uyarsa onundur” diyerek bir şeyler karalıyoruz.

Yazdıklarımızı okuyup eleştiri olarak kabul ederek yanlışlarını düzeltenler olsa da ne yazık ki çoğu zaman kendimiz çalıp kendimiz söylüyoruz. Ama ne var ki; yazsan olmuyor, yazmasan gönül razı değil.

Bugün de böyle bir konudan bahsedeceğim köşemde sizlere.

Salı günü gazetede muhabirimiz Sümeyra Kenesarı ile haber toplantısı yaparken, Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü’nü arayarak Mavi Tünel projesindeki son durumla alakalı bir haber yapalım diye planlama gerçekleştirdik.

Sümeyra’nın randevu talebine, DSİ Konya Bölge Müdür Yardımcılarından birisi olumlu cevap vererek Çarşamba günü saat 10’dan sonra müsait olduğunu söyledi.

Daha sonra yaşananları Sümeyra’nın kaleminden aynen aktarıyorum sizlere.

“Çarşamba günü saat 10’dan sonrasına randevu verdiler. Ben 10.50’de oraya gittim. Görevli bana rop. Yapacağım kişinin birazdan geleceğini söyledi. Ne kadar bekledim bilmiyorum ama epey bir bekledim. Beklerden iki tane çiftçi beyefendi bana, ‘sen gazeteci misin’ diye sordu? Ben de evet dedim. Sonra var olan sorunlarını anlatmaya başladılar. O sırada görevli bana görevli müdür yardımcısının geldiğini söyledi ben de yaklaşık 1 dakika sonra şahsın odasının önüne doğru gittim ama oradan gitmişti. Nereye gittiğini de söylememiş tabi giderken. Oysa ki benim beklediğimi de biliyordu. Tekrar beklemeye başladım çünkü yine bana birazdan geleceğini söylediler. 10-15 dakika daha bekledikten sonra sekreterini arattım. Sekreteri kendisinin bahçede olduğunu, birazdan geleceğini, beklemem gerektiğini söyledi. Ben tekrar beklemeye başladım. Yine aradan yarım saat geçti ve şahıs sonunda geldi. Selam dahi vermeden, ‘kusura bakmayın beklettim sizi’ bile demeden ben müdür beyin odasına gidip geleceğim bekleyin dedi. Tekrar beklemeye başladım. Aradan yarım saat geçti. Tekrar sekreterinin yanına gittim ve beni bekleten şahıs, müdür beyle kahve içtiğini söyledi. Ve artık bütün bunlar olduğunda ben tamı tamıma 1 buçuk saati geride bırakmıştım. Bahçeye gitmesi, kahve içiyor olması bunların hepsi keyfi bekletmelerdi ve bu 1 buçuk saat içerisinde bana hiçbir şekilde açıklama yapılmamıştı. Yaşadığım olayı aynen aktardım. Ben 10 dakikalık bilgi için 1 buçuk saat bekletildim. Ve sonunda da haberi yapmadan, bilgiyi almadan gazeteye döndüm. Çünkü artık bekleyecek gücüm kalmamıştı. Sanki ben gazeteci değil de bir dilenciymişim gibi davranıldı. Bir insanı 1 buçuk saat bekletmek kul hakkıdır ve ben kesinlikle hakkımı helal etmiyorum.”

Sümeyra’nın yazdıklarını aynen okudunuz. Olayı kişiselleştirmemek adına söz konusu bürokratın ismini Sümeyra’nın satırlarından çıkardım. Çünkü bu konu şahsi bir mesele değil, bir zihniyet meselesi.

Eğer bir gazeteci doğru düzgün bir açıklama yapılmadan bir buçuk saat süründürülüyorsa, vatandaşın hali nicedir! Yoksa işi düşen bir vatandaş günlerce o bürokratın kapısında bekletiliyor mu?

 

Şimdi ben böyle bir düşünceye kapılmakta haksız mıyım yani? Devlet ciddiyetine yakışmayan bir durum karşısında sessiz mi kalalım yani?

Biz kuraklıktan, Konya’nın su ihtiyacından, tarımsal kalkınmadan bahsediyoruz. Konya için en iyisi nasıl olur, yatırımlar ne boyutta diye halis bir niyetle karınca kararınca bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.

Ama herkes işini düzgün yapmayınca, biz sadece çabaladığımızla kalıyoruz…

Yoksa ne bir şahısla ne de bir kurumla herhangi bir kişisel hesabımız ya da husumetimiz yok. Fakat basının adam yerine konulmadığı yerde bizden de incelik beklemeye kimsenin hakkı yok.

Ne yapalım, illa ki Neyzen Tevfik mi olalım yani?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi