Hindistan’da Türk Hükümdarlarının Adaleti
Türk hükümdarları, dünyanın farklı coğrafyalarını fetheden ve uzun zaman bu topraklarda hâkimiyetini sürdüren güçlü ama gücünü doğru kullanan vicdanlı bir millet olarak tarihe kayıtlıdır. Fethettiği ülkelerin düzenini hiçbir zaman bozmadı aksine bir sürü edebî ve mimarı eser armağan ederek dillere destan olan bu hükümdarlar gittiği her ülkenin devlet nizamını değiştirerek kısa bir zaman zarfında il ve ilçeye bağlayan yolları yaptırdı ve eğitim merkezlerine mahir üstatları tayin etti sözün özün bu ülkelerin kaderini değiştirdi.
İşte o ülkeler içerisinde Hindistan’ın yeri tamamen farklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Babür İmparatorluğu’ndan II Bahadır Şah’a kadar (1275/1857) 73 Türk hükümdarı Hindistan’a gelip geçmiştir. Ve sekiz asır Hindistan’da devletini yürüten şimdiki Pakistan, Bangladeş toprağı dâhil kocaman bir nüfusa hiçbir zaman Türkçenin öğrenmesini ve öğretmesini zorunlu kılmadılar. Halkları huzur ve refah içinde yaşatan ırk, din, mezhep gibi ayrımcılığı yapmadan halk arasında adaleti sağladılar. Bu sebeple bu hükümdarlara çeşitli unvanlar da verildi.
Bu konuyu bu hafta ele aldığımızın sebebini de söyleyelim dün bir programda Hindistan’ın Bengal eyaleti Başkanı, Mamata Banerjee, “Bengal eyaletinde yaşamak isteyenlerin Bengalce konuşmaları şart olduğunu” belirtti.
Bu ilk defa duymuyoruz bundan önce de bazı eyaletlerde de dil ayrımı ortaya koyuldu. Zaman zaman dil, din, ırk ayrımcılığı ile insanların arasında boşluk yaratan birtakım insanların sinsice çalıştığını görüyoruz.
Sanırım biz yeniden 1022/ 1613 yıllara dönüyoruz. Bilindiği gibi bu dönem Hindistan’ın Türk tarihinde siyah bir leke gibidir. Çünkü İngilizlerin, Hindistan ticaretine el atmaları Babür imparatorluğu soyundan gelen Cihangir zamanına rastlamaktadır.
Hindistan’da Türk hükümdarı arasında Cihangir’i istisnai olarak bilinmeli çünkü yaptığı bazı hatalarından dolayı İngilizlerin Hindistan’a girmeleri kolay oldu. Ama ondan sonra gelen hükümdarları Hindistan’a her şeyin en iyisini vermişlerdir. Özellikle Evrengzib, dönemini severek okuyoruz çünkü kardeşlerin tahta kavgalarını kaldıran iyi bir insan iyi bir idareci Evrengzib, ülkeyi düzen haline getirdi fakat O, da Hollandalıların Hindistan ticaretine göz koymalarına engel olamadı….
İşte yavaş yavaş artık Hindistan Türklerden geçip İngilizlerin eline geçiş yapmaya başladı. Ve olacak da buydu çünkü hükümdarların beceriksiz şehzadelerinin taht kavgası her ülke gibi Hindistan’ın da batmasına çökmesine sebep oldu.
Peki, her şeye rağmen Türkler Hindistan’a neler vermişlerdir? Sorusunun cevabı aramayı kalkarsak ilk önce Hindistan’da bulunan uçsuz bucaksız mimari eserler gözlerimize çarpar. Bugün bu eserler -Taç Mahal, Kırmızı kale, Büyük Cami, Agra Kalesi, Hümayun Tomb- turist çeken yerler olarak Hindistan’ın ekonomisini güçlendiriyor.
Türklerin Hindistan’a getirdiği ikinci önemli şey İslamiyet’tir. Eğerçe Hindistan coğrafyasına İslam’ın girişi Emeviler zamanına rastlar ancak İslam’ın yaygınlaşması ve kalıcılığını Türklerin Hindistan’a göçmesiyle yaygınlık kazandığını görüyoruz.
Türklerin Hindistan’a getirdiği üçüncü şey dil ve kültürdür. Hindistan dil ve kültür bakımından bizzat büyük bir çeşitliğe sahiptir. Ancak Türklerin Hindistan’a gelişi bu çeşitliği daha da arttı. Bugün Hindistan’da konuşulan Hintçe ve Urducada bol bol Türkçe kelimeleri rastlanır. Dil dışında yemek kültürü, sünnet töreni, kına gecesi, kız isteme ve söz merasimi, batıl inançları, yola çıkacak kişinin arkasından su dökmesi, çeyiz sistemi vs. kültürlerin birbirine çok çok yakın olduğunu gördüm. Şimdi Türkiye’de olup bu tür kültür benzeşmeleri daha çok dikkatimi çekiyor bu yüzden arada Türk-Hint kültürü ve ilişkilerini anlatmaya çalışıyorum. Malum bu konularda çok fazla çalışma yapılmadığını görüyoruz.
Hülasa-i kelam Türkler gittiği ülkelerini maddi ve manevi açıdan zenginleştirdiler. Bunu kabul etmeliyiz biz her ne kadar gözümüzü kapatırsak tarih buna şahittir ve gerçek hiçbir zaman silinmez ve en son şunu da ilave etmek isterim müsaadenizle, istisnai durumları görüp Türk milletini suçlamak büyük bir ayıp ve haksızlıktır.