Zekiye Soylu
Zekiye Soylu Haset Etmek

Haset Etmek

Hased başkasının sahip olduğu maddî veya mânevî imkânların kendisine intikal etmesi veya kıskanılan kişinin bu imkânlardan mahrum kalması yönündeki istek ve niyeti ifade eder.

Hased, ilk defa şeytanda görülmüştür. Ateşten yaratıldığı için kendini; topraktan yaratılan Hazret-i Âdem’den üstün görmüştür. Bu sebeple de Cenâb-ı Hakk’a âsî olmuştur.

Başkasının, kendinden üstün olan her şeyini kıskanana, yani ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyene, kıskanç denir. Bu hâl, en kötü huylardan biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insan, kendinden aşağı olan insanı görmez de, kendinden yüksek ve varlıklı insanın her şeyini görür ve onu kıskanır. Kıskanç insan, Allahü teâlânın kendisine verdiği şeylere razı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdiğine razı olmayan insandan, Allahü teâlâ da razı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan razı olmaması ise, felaketlerin en büyüğüdür. Artık o insan, dünyada da, ahirette de zarardadır.

Bir hadis-i şerifte, (Bir müslüman, kendisine istediği bir iyiliği, başka bir müslüman için istemezse ve bir müslüman, kendisine gelecek bir kötülüğü, istemediği halde, o kötülüğü başka bir müslüman için isterse, onun imanı tam değildir) buyuruldu.

Hasedin ne kadar huzur bozucu ve kötü bir temâyül olduğunu gösteren bu hikâyenin emsâlleri pek çoktur.

Hasedin asıl zararı; hased edilenden çok, hased eden kimseyedir. Bu durum, başkasını taşlayan, fakat attığı taşla kendisini yaralayan kimsenin hâli gibidir.Ancak gıpta böyle değildir. Zira gıpta, mânevî meziyetlere imrenmektir. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

“Yalnız şu iki kişiye gıpta edilir: Biri, Allâh’ın kendisine Kur’ân verdiği kişidir. O kişi, Kur’ân ile gece gündüz meşgul olup onunla amel eder. Diğeri, Allah’ın kendisine mal verdiği kimsedir. O da gece gündüz bu malı infak eder.” (Müslim, Müsâfirîn, 266, 267. Ayrıca bkz. Buhârî, Temennî, 5; Tevhîd, 45)

Kur'an-ı Kerim’de hased duygusu ve bunun doğuracağı davranışlar önemsiz sayılmamıştır. Gerek Hz. Âdem (a.s.)'in iki oğlu arasında cereyan eden beşeriyetin ilk cinayetinin(1) ve gerekse Hz. Yusuf (a.s.)’un, kardeşleri tarafından kuyuya atılması olayının(2) asıl sebebini kardeşler arasında doğan hased duygusunun teşkîl etmesi gerçekten düşündürücüdür. Hz. Peygamber (asm), bütün günahların kaynağı olan üç şey arasında; İblis'i Hz. Âdem (a.s.)'e secde etmemeye sevk eden kibri; Hz. Âdem (a.s.)’i yasaklanmış olan ağaçtan yemeye sevk eden hırsı ve Hz. Âdem (a.s.)’in iki oğlunun birbirleriyle dövüşüp kardeşini öldürmeğe ve kardeşlerinin Hz. Yusuf (a.s.)’u kuyuya atmaya sebep olan hasedi saymaktadır. Bunlardan kaçınmamızı istemektedir. Bu yüzden hased, nefsin kınanmış olan kötü ahlâkındandır.

Hazret-i Enes anlatır: Resul-i Ekrem, (Şimdi içeri Cennetlik bir zat girecektir) buyurdu. Az sonra, Ensardan, bir adam çıkageldi. Ertesi gün, Resul-i Ekrem yine önceki gibi söyledi. Yine aynı adam çıkageldi. Üçüncü gün de aynı şey oldu. Abdullah bin Amr, o adamın evinde birkaç gün misafir kaldıktan sonra şunları anlattı:

- Üç gece onunla kaldım. Gece kalkıp namaz kılmadı. Bizlerden fazla bir ibadet yapmadığı halde Cennetlik oluşunun sebebini anlayamadım. Adama dedim ki:

- Resulullah seni niçin övüyor?

- Hiç kimseye haset etmem.

- Şimdi anlaşıldı. Seni o dereceye ulaştıran budur. (İ. Ahmed)

Rabbım bizleri haset eden kimselerden muhafaza eylesin...Amin

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zekiye Soylu Arşivi