HANGİ “BİZ”?
İsrail terör devleti kendine yakıştığı şekilde haddi aşmaya, bozgunculuk yapmaya, yeryüzünde fesat ve zulüm yaymaya, sonra da çıkıp yalan söylemeye devam ediyor. Kendine mühlet verilmişlerdendir onlar.
Ölüm kusmaya devam ediyor Yahudi bombaları, karadan da başladılar saldırıya, azgın köpekler gibi, güle oynaya, tüm dünyanın gözü önünde dahası bizim gözümüz önünde “insanlığı” hiçe sayarak saldırıyorlar. İşgal edilmiş topraklar arasında demir parmaklığı olmayan ama kaçmanın imkânsız olduğu bir hapishane şimdi Gazze. Hayata tutundukları nefes borularımız dedikleri tüneller ise Mısır tarafından kapatılmış durumda. Bakmaya dayanamadığımız fotoğrafları canlı olarak yaşıyor Filistin halkı. İki şey gerçek; kan ve gözyaşı…
Yahudi yapacağını yapıyor, Filistinli Müslüman da ağlamaya devam ediyor!
Biz ne yapacağız? “Biz” dediğim eğer dünya Müslümanları ise görünen şu; sayıca ve cisimce daha kaba ve daha kalabalık görünmemize rağmen geçen yıllarda durduramadığımız gibi önümüzdeki yıllarda da “dur” diyecek gücümüz olmayacak. Gücümüz nasıl olacak zaten? Hindistan’da eziyet gören de Müslüman, Çin’de orucunu tutamayan da.
“Biz” dediğim, Arap dünyası ise yandığımızın resmidir, oradan sesimize güçlü bir aksiseda gelmeyeceği, gelemeyeceği aşikâr. Daha fenası Arap Dünyası da himmete, yardıma, inayete muhtaç. Büyük abisiyle kol kola girmiş Suudi Kralından medet ummak muhal. Mısır, büyüklerine şirinlik yapmak isteyen palyaçonun oyunlarını izliyor. Emirlikler, sadece “emir” olmanın derdindeler emir vermenin değil. Şam düşeli çok oldu, Irak diye, Libya diye bir devlet yok artık.
“Biz” dediğim devrim sahibi İran’sa daha beter. İran, güya mezhepsel bir sevda peşine düştü, “güya” diyorum zira altından güç, iktidar, para ve enerji işbirliği çıkmazsa yalarım tükürdüğümü. Meseleyi mezhep savaşlarına döndürmeyi başaranlara minnettar belki “Şah”.
Sözde halifeliğini ilan edenlerden medet bekliyor kimileri, “haydi İŞID işte İsrail, saldırmak için ne bekliyorsun daha?” diye yakınanlar var. Kardeşim, tam da bu yüzden monte edildi oyuncak yapboz gibi bu kuklalar, olur da gerçekten İsrail gibilerine saldıracak bir başkası çıkmasın diye.
“Biz” dediğim; dünya insanları ise, hani şu hümanist dünya var ya; ne bileyim BM’si, Avrupa Birliği, UNICEF’İ, UNESCO’su, AİHM, aklınıza ne geliyorsa işte; onlar için “biz” yoğuz. Onlar, “ben ve diğerleri” diyor anlamak istemesek de. Dedikleri “ben” içinde ise İsrail özel bir yerde zaten, onlar şu merhalede toplanırlar üzerine bir de İsrail için “savunma hakkını kullanmalı” derler, geçer gider.
“Biz” dediğim bizsek, yani bizzat Anadolu yani bizzat Türkiye, yani Türkler ise ki sanırım başka “biz” yok ve sanırım “biz” olmazsak bizden başkası kalmayacak. Lakin öyle bir soru var ki yürekleri yakan, soranı da muhatabını da şüpheye düşüren, cevabını bulamadığımız bulsak da onlarca farklı cevap verdiğimiz; “hangi biz?”…
Önüne yıllarca mânialar konulmuş, coğrafyasındaki tüm dalavereler “Türk Milleti” uyanmasın üzerine kurgulanmış, “vurduğu yerden ses gelir aman ha tokadını yemeyelim” derdiyle kolumuzu kanadımızı zayıf bırakan projeler imal edilmiş “biz”den bahis açmalıyız. Velâkin “biz”den geriye ne kaldı yıllardan sonra? Birbirimize düşmüş halde, bizi biz yapan ne kadar bağ ne kadar değer varsa haraç mezat satılmış halde ancak avazımız çıktığı kadar bağırabiliyoruz işte.