Görüldükleri yerde vurulacak 3 kişi: Konya, zabıta, yerel gazeteci
Türkiye’nin nedenli nedensiz en kolay linç edilebilen şehirlerinin başında gelir Konya…
Yani Hizbullah gibi aşırı grupların yığınak yaptığı iller bile varken, muhafazakarlığı yüzünden,
Birçok şehir barlar sokağının güzelliğiyle övünürken, içtikleri yüzünden,
Diğer şehirlerin yarısı kadar bile hiçbir faşizme geçit vermemişken vatanperverliği yüzünden,
Herkesten fazla Milli Takıma sahip çıkmış olmasına rağmen, stat üzerinden,
Ve burada sayabileceğimiz onlarca neden yüzünden sürekli bir linç halindedir koca şehir. Hak etmediği halde tabi…
Bunun son örneği de zabıta üzerinden yaşandı…
Konya Zabıtası ve bir kağıt toplayıcısı arasında yaşanan tartışma, Konya Zabıtası her sokak köşesinde kağıt toplayıcısı avcılığına çıkmış gibi bir hava oluşturuldu sosyal medyada…
Habercilik olarak başarılı… Ancak sonuçları itibariyle linçe dönüştü yine…
Vurun Konya’ya…
…
Linç edilmesi en kolay gruplardan bir diğeri de Zabıtalar… Hepimiz için öyle değil mi? Polisler gibi kolluk kuvveti değiller ama şehrin seyyar satıcılarla olan sorunlarını çözmeden, hijyene, trafiğe, görselliğe, tabelamıza, inşaat atığımıza falan karışırlar… İş bize gelince hep kötüdürler ama, evimizin dükkanımızın önüne bir sıkıntı yaşansa ilk arayacağımız numara; onlarınki…
Görevlerinin başladığı bittiği yer belli olmaması handikap… Herhangi bir okul mezunu olmalarının gerekmemesi bir diğer handikapları…
Vurun Zabıta’ya
…
Gazeteci olmak zordur ama yerel gazeteci olmak çok daha zordur. “Gece gündüz 7/24 çalışırız, belki de en riskli toplumsal görevlerinden birini, içimizdeki cesaretten başka sermayemiz olmadan sürdürürüz” edebiyatı yapmayacağım… Sıkılırsınız...
Asıl zorluk şu; Bir şehrin bütün cefasını siz çekersiniz, sefasını İstanbul basını yaşar… Siz Aykut Kocaman’la tanışamazsınız bile ama İstanbul Basını bunun için özel davet edilir, stat özel gezdirilip misafir edilir…
Ama kötü gününüzde yerel basın yanınızdadır hep… Basın toplantınıza yerel basın gelir ama siz reklam pastasının büyüğünü İstanbul’a ayırırsınız… “Siz İstanbul’a gidersiniz ama cenazenize Yerel Basın gelir” gerçeğini unuturuz hep…
Aslında bunu herkes unutur…
Vurun Yerel Basına…
…
Yerel basın demişken de son zamanlarda şehrin dört bir yanındaki billboardlarda meslekler üzerinden bir reklam kampanyası yürütülüyor. Reklamcılık açısından başarılı… Ancak neredeyse her mesleğin zikredildiği Reklam panolarında gazetecilik yok…
Mesleğimin çok değersizleştiği anlar olmuştu ama bu bambaşka…
Bir şehrin gazeteci yetiştirememesiyle, bir maçın hakemsiz oynanması arasında hiçbir fark yok…
Vurun gazeteciye… Ama yerel gazeteciye daha çok…
…
Hakemsiz maç deyince değinmeden geçmeyeyim; Bugün gazetemizde de yer alan Ahmet Şan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetine icabet etmemesi… Gerekçe gitmemekten daha komik; Geç haber edilmiş olması… Tabi bir gün önce haber edilir mi?
Her kulüp başkan statüsünde temsil edilirken Konya’nın Başkan Yardımcısı statüsünde temsil edilmiş olması futbolda geldiğimiz noktayı anlatmıyor. Aslında bence hiçbir şey anlatmıyor… Ayrıca önceki dönem aday adaylığından ötürü siyasi beklenti içinde olduğunu düşündüğüm Ahmet Şan’ın, bir saat önce haber edilmiş olsa bile bir ambülans uçakla yetişmesi gerektiği bir toplantıya gitmemesini bu üç kelimeden çok daha fazlasıyla anlatması gerekir şehre…
Çünkü ‘Konya orada olmalıydı…’
…
Aslında Konya’da ara sıra iyi şeyler de oluyor…
Ama iyi haberlerde son günlerde hep Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan geliyor… Brüksel ziyaretinde Davutoğlu’na Konya’dan iki yerel gazeteci eşlik etti; Mustafa Tatlısu ve Sefa Özdemir… Belki çok öncesinde yapılması gereken bu geç kalmış hareket Yerel Gazeteciliği onore eden son dönemdeki en önemli haber…
Bu sefer vurmayın…