Büşra Aksakbağı Ay
Büşra Aksakbağı Ay Gazetecilik Nedir, Ne Değildir?

Gazetecilik Nedir, Ne Değildir?

Sözcü’sü, Birgün’ü, Yeni Akit’i.. Bıktık bu dönem gazeteciliği yapan tetikçi medyadan.

Tek meziyetleri ülkeyi kutuplaştırmak, nefret söylemi üretmek ve bu ayrılıklar üzerinden rant sağlamak olan bu gazetelere yeterince prim vermedik mi?

 

Bir gazeteci olarak söylüyorum, evet tarafsız gazeteci yoktur! “Tarafsız gazeteci” bir ütopyadan ibarettir.. İyi ve kötü, doğru ve yanlış arasında taraf olmak zorundayız.. Tarafın yok ise söyleyecek bir sözün de yok demektir. Taraf derken bir konuyu, bir insanı, bir partiyi taraftar ve fanatizm boyutunda savunmak geliyor çoğunun aklına.. Hayır, kastettiğim bu değil..

Haber tarafsız olmalıdır.. Habere yorum katamazsın. Haberi çarpıtamazsın.. Habere yalandan bilgi ekleyip, bilgi çıkaramazsın.. Yazı ise farklıdır. Yazı, bir gazetecinin en mahrem ve büyük ölçüde özgür olabildiği tek alandır. Düşünebilen ve karar mekanizması olan canlılar olarak ise olayları yorumluyor ve yanlış, doğru eksenine indirerek bir taraf seçiyoruz..

Hakikatlerin rekabet halinde olduğu bir çağda tarafsızlık beklentisi geçerli ve gerçekçi bir beklenti değildir. Bu sadece bizim ülkemizde olan bir durum da değil, evrensel bir durumdur. Çünkü doğamız gereği olması gereken budur.

 

Fakat ülkemizde yanlış bir algı var.. Yaftalamaya bayılan bir toplum olarak, bir gazeteci kendi görüşlerimize uymuyorsa bir çırpıda satılık deyip geçiyoruz. Gazetecilik salt muhalefet olmak değildir. Zaten sürekli öven birisinin dedikleri bir yerden sonra dikkate alınmayacağı gibi sürekli eleştiren birisinin dedikleri de aynı kaderi paylaşır. Ölçüde hayır vardır.

Ülkemizde ki bir yanlış algıda şudur; yandaş(!) gazeteciysen kazanırsın. Ya da kazanmak için yandaş(!) gazeteci olursun.. Bu ülkede iktidar yandaşlarından ziyade muhalefet yandaşlarıdır asıl parayı kıran.. Şuan köşe yazarlarından en çok para kazananlara bakın anlarsınız.

Ben kendi görüşlerime uymayan yazarları daha çok okuyorum. Benim bakıp yorumladığım olayı farklı düşünenler nasıl yorumlamış ona bakıyorum. Kendime en fazla katkıyı bu şekilde sağlayabileceğime inanıyorum. Ve en önemlisi siyah olmadan beyaz, beyaz olmadan siyah bir anlam ifade etmez. Bunu bilip birbirimize saldırmadan tartışabilmenin, anlaşabilmenin ve sonuç olarak gelişebilmenin yollarını aramalıyız..

 

Ben bunları neden anlattım..

Taraflı gazetecinin zihinlerde canlandığı gibi bir şey olmadığını anlatarak başlamak istediğim. Fakat taraf olmak ve fanatik olmak arasında çok ince bir çizgi vardır. Bunu geçen gazete ve gazeteciler var elbette..

 

İki farklı görüşün medyada ki temsilcileri(!) olarak görülen Sözcü ve Akit gazetelerini ele alalım..Öyle ki bu gazeteler artık haber niteliğinden sıyrılmış propaganda aracı haline gelmiştir. Hatta propaganda demek iyi niyetli bir yaklaşım olur. Ben bu gibi gazetelere “tetikçi” diyorum.

İki gazetenin de okuyucuları birbirlerini adeta öcü gibi görüyorlar. Hiç abartmıyorum ellerinde olsa birbirlerine yaşam hakkı tanımazlar. İki kitlede aynı faşizm ile savunur düşüncelerini. Asla tartışmaya giremezsin.

Bu gazetelere prim verenler kutuplaşmaya bir omuz atıp destek oluyor. Manşetleri, yaptıkları haberler.. Hepsi nefret dili, hepsinde hedef gösterme, hepsinde saldırı.. Artık bu gibi gazete ve gazetecilere fırsat vermeyelim.
 

Son olarak, değinmeden geçemeyeceğim,

PKK başta olmak üzere terör gruplarının SÖZCÜ’sü yetmezmiş gibi, AKİT’te FETÖ propagandasına müsaade ediyor. Yusuf Ziya Kavakçı köşe yazısında “Fethullah Gülen özür dilemeli, darbeciler artık adamım değil demeli ve Türkiye’ye dönüp son günlerini köyünde geçirerek ilim vermeye devam etmeli” demiş. Asıl hapse atılıp, vatan hainliği ile suçlanacak olanlar dershane hademesi değil, 250 şehit ve binlerce gazinin kanının sorumlusu terör örgütü elebaşına köşelerinde açık mektup yazanlardır. Bunun hesabı sorulmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Büşra Aksakbağı Ay Arşivi