EY SOLCU! FAŞİZME DUR DE!
Kahpe içeriden olunca kapılar kilit tutmaz derler ya. Doğru değilmiş. Kapılarda kilit yok ama kimsenin dışarı çıktığı da yok. Sıkar çünkü.
Eski alışkanlıklarından vazgeçemediler hala “nerde bu devlet” diye bağırıyorlar, halbuki “nerde bu pkk” diye haykırmalarını beklenirdi. En son hatırladığım “ışıd le savaşmaya gidiyorlar” diye 302 ye binen gri veya yeşil tulum giymiş gülen kadınlar vardı. Ne oldu onlara. Yanlış otobüslere mi binmişler…
Çözüm sürecine halel gelmesin diye var gücüyle uğraşan, hukukun dışına çıkmamak için çaba sarf eden hükümete, polise, askere saldırmak o kadar kolay ki. Ama bir terör örgütünün başka bir terör örgütüyle mücadelesi aynı kolaylıkta olmuyor tabi. Çivi çiviyi söker.
Ülkeyi, içten kemirmeye çalışanlara ve Suriye ile bir savaşa sokmaya çalışan Egemen Güçlere, dışarıdan Işid belası ve içeriden de pkk yandaşı “sokak teröristlerine” destek vererek ülke’yi yangın yerine çevirme hayaliyle yanıp tutuşanların karşısındaki en büyük güç; Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en güçlü hükümeti.
Yaşananların tek kaybedeni ise normalleşemeyeceğini kanıtlayan HDP.
“Barış” sloganını hiç ağızlarından düşürmeyen HDP, yandaşlarını sokağa dökerek hem ölümlerin sorumluluğunu üstlenmiş, hem de çözüm sürecinin büyük yara almasına neden olmuş oldu. En azından sokaktaki insanların vicdanında. Kobani ve Suriye’nin diğer bölgelerindeki kürt kökenlilerin en büyük destekçisi Türkiye iken, terör örgütü PKK ile Barzani başta olmak üzere kürt kökenli hiçbir gücün ortalarda görünmemesi HDP’nin ve yandaşlarının ne denli ikiyüzlü bir siyaset izlediğini de gözler önüne serdi. Ayrıca Işid aylardır Türkiye’nin güneyini kasıp kavururken ortalarda gözükmeyen Partinin, mesele Kobani olunca aslan kesilmesi bu vakada ne kadar sığ bir siyaset izlediğini de ortaya koydu.
Marksizim ve Leninizmin para etmediğini görüp faşizme yönelen örgütün kimlik belgesidir artık IŞİD ve Kobani.
Yine kıskaca alınmaya çalışılıyor Hükümet. Dört bir yanı hainlerle çevrili kara parçasına Kobani değil, AK Parti Merkezi denir.
Birinci yan; Küstüm oynamıyorum diyen çocuk kadar mızmız bir parti var çözüm sürecinde hükümetin karşısında. Kobani düşerse çözüm süreci biter, yağmur yağar imralıya gidemezsem çözüm süreci biter, urfaspor birinci lige çıkmazsa çözüm süreci biter, bu yıl kurban hacca denk gelirse çözüm biter diyecek kadar işi suiistimal eden HDP. Türkiye’nin tüm güney sınırı boyunca uzanan zülüm halkasına ses çıkarmayıp ne hikmetse Kobani söz konusu olunca Türkiye’yi yakmaya çalışılmasına Faşizm den başka ne denir? Kürtler öldürülüyor diye 23 insanın ölmüş olmasına ne denir?
İkinci yan ; Gir işte şu Suriye’ye gardaşım samimiyetindeki emperyal güçler. Ha girdi ha girecek, gir kurtulalım, hadi koçum arkandayız, çözersen sen çözersin bu işi diyen Emperyalistlerin karşısında beceriksiz, kişiliksiz, bilgisiz, omurgasız bir siyaset izleyen insanlar güruhu yok ki bu kışkırtmalara kansın. Onlarda öğrenecek… Eskinin beceriksizleri yok artık meydanda…
Üçüncü yan ; Bayramda gelen misafirlere şeker dağıttı diye hükümeti tekfir eden Işid. Asıl düşmanı Suriye yönetimi dahil ne bir tek Şii’ye, ne Müslüman düşmanı faşist bir tek Yahudi’ye, ne kendine bomba yağdıran bir Emperyal güce,(stüdyoda hazırlanan gazeteci kafa kesme görüntüleri hariç) bir tek kurşun sıkamamış Işid. Mesele Türk Hükümetini zor durumda bırakmak olunca elinden geleni arkaya koymayan kara pençeliler.
Dördüncü yan ; dahili bedbahtlar. Bu gruba, hükümeti hem İrancı, Suriyeci hem işidçi, hemde Amerikancı, İsrailci ve Suud’çu olmakla suçlayan, Paralel yapı ve onun alt başlıkları olan MHP ve CHP. Hükümet zorda kalsın da, Türkiye gerekirse kaybetsin. Ama son olaylarda politikasıyla MHP’yi ayrı tutmakta fayda var…
Kimse kaybediyormuş gibi göstermeye kalkmasın, maçın şu an itibariyle sonucu; Hükümet 4, yancılar 0.
Bataklıktaki birini, bataklığa girerek kurtaramazsınız. Yoksa sizde batarsınız. Bunu herkes gibi onlarda biliyor. Ama bunlar zaten, öyle ya da böyle bir bataklıkta boğulmamızı bekleyenler.
Masumca gerekçeler uydurarak faşistliğimizi kendimizden bile saklamayalım. Yoksa dekor değişir, sahne değişir, oyuncular değişir, senaryo değişmez ve ortaçağdaki batının mezhep ve ırk savaşlarını biz hala sürdürüyor oluruz…