Eğitim ve geleceğimiz
Ülkemizde üniversitelere giriş sınavları eğitim sistemine paralel zaman zaman değişikliklere uğramıştır. Sınav sistemindeki değişiklikler kimi zaman, zamanın ve şartların öngörüsünden kimi zaman da ideolojik yaklaşımlardan kaynaklı bir değişiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak ülkemizde, öğrenciler üzerindeki psikolojik ve sosyolojik baskıyı azaltma adına yapılan birçok düzenleme gerek sınava hazırlanan öğrenciler gerekse de veliler üzerinde son derece olumsuzluk ortaya çıkarmaktadır.
YÖK geçtiğimiz günlerde üniversite sınavının zamanlaması ve tercih işlemine dair bir karar yayınladı. Bu karara göre üniversite sınavlarında artık eskiden TYT için 150 ve AYT için 180 olan baraj puanı olmayacak ve sınav süreleri 135 dakikadan 165 dakikaya çıkartılacak. Bu karar sonrası gerek öğrenciler gerekse de veliler tarafından şimdi ne olacak sorusu sorulmaya başlandı. Bu kararın olumlu yönü sınavda zaman problemi yaşayan adaylar için eklenen 30 dakikalık süre.Zaten değişen dünya ve Türkiye şartlarında artık hedef barajı aşacak puan değil; iyi üniversitelerin nitelikli, gelecek vaat eden bölümleri olmalı.Milyonlarca öğrencinin geleceğini yakından ilgilendiren böylekitlesel birsınav tek yönlü değil; tüm yönleriyle ele alınmalı. Bu şekilde pansuman tedbirler ve popülist yaklaşım yerine daha akılcı çözümlerle problem ele alınmalı. Yapılan değişiklikler, sınav başarısı düşük adayların önünü açmak için değil; eğitimdeki arzulanan niteliksel başarının önünü açıcı çalışmalara rehberlik etmelidir.
Nesillerimizin önünü açıp onlara daha parlak bir gelecek sunmak içinkaliteli bir eğitim sistemimizin oluşturulması elzemdir. Çağın gerekleri her okulda her seviyede mutlaka yakalanıp okullar arasındaki başarı makası minimum seviyeye getirilmelidir.Daha ilkokuldan başlayarak öğrenciler sınav odaklı bir eğitim kıskacından ve stres yumağından kurtarılmalıdır. Sınıf tahtasına dersin konusunu yazıldığında:“Bu konudan sınavda çıkar mı?” diye soran öğrenci yerine aldığı eğitimi hayatında içselleştirebilen öğrenciler yetiştirmeliyiz. Eğitimin yaşanılarak kazanıldığı ve hayatın her evresinde ferde ciddi anlamda katkısının olduğu bilinciyle öğrenciler yetiştirmeliyiz. Bunun yanında eğitim sürecinde öğrencinin bilgiyi hazır alması yerine kendi gayretiyle bilgiye ulaşması hedeflenmelidir.
Köklü bir medeniyetin mensupları olarak şanlı tarihimizin eğitim alanında yetiştirdiği bilime ışık tutmuş ünlü bilim adamlarımız, eğitimdeki rol model kavramının önemine binaen medeniyetleri nasıl yönlendirdiği, bilime nasıl ışık tuttuğu öğrencilerimize anlatılarak öğrencilerimizi bu öz güven ve idrakla geleceğe hazırlamalıyız.
Dijital dünyanın hayatımıza getirdiği en büyük olumsuzluk olan sosyal medyanın, öğrencilerimizi esir alıp tüm ahlaki değerlerin altüst edilerek eğitimi sekteye uğratmasına fırsat vermemeliyiz.Sosyal medya mecralarında her şeyden şikayet eden, hep hazıra alışmış, bir türlü memnun edemediğimiztiktok gençliği yerine ar-ge çalışmalarını önceleyen, atölyeleri kendine mekan edinen alın terinin, üretimin önderi olabilen teknofest gençliği yetiştirmeliyiz. Neslimizi ve nesillerimizi kurtarma adına amasız fakatsız eğitimde kesinlikle üst liglerde kalabilmeliyiz.Aksi durumda ülkemiz eğitimde küme düşmeye mahkumdur.
Selam ve dua ile…..