Doğru giden bir şeyler hep vardır
Ölmek istemeyeceğin yerde bulunma” Mehmet Zahit Kotku
Necip Fazıl öyle bir gençlikten bahsediyor ki sağına soluna bakmadan işe atılan. Allah’ın istediği gibi bir işi bitince hemen diğerine başlayan. Kendisini ilgilendirmeyen bilgilerin peşine sürüklenmeyen. En önemlisi nerede yaşadığını ve neler yaptığının farkına varan.
Hz. Peygamber “iki şeyin değeri bilinmez; sağlık ve boş zaman” demiştir. Artık değil boş zaman bütün zamanımızın kıymetini bilemiyoruz. Hayatımızı nerede ve nasıl geçirdiğimizi. Hatta nasıl düşündüğümüzü bile idrak edemiyoruz. Kendi benliğimizden vazgeçip farklı kalıplara sokuyoruz kendimizi. Ali Şeriati, bir insanın kalitesi boş zamanında göstermiş olduğu faaliyetlerden anlaşılır demiştir. Nelerle uğraştığın nelere zaman ayırdığın. Ama şuan insanlar tek tipleşme yolunda ilerliyor zaman ve mekan fark etmeksizin herkes tek ekran peşinde. Yorumlar yapılıyor ama hiç kimsenin kendi yorumu değil. Başkası gibi düşünülmeye çalışıyor. Kısacası ilginç bir hal alınıyor.
Aynılaşan bir gençlik! Zamanın değerini bilmeyen ve çaba harcamayan. Çektirdikleri fotoğrafların bile aynı olduğu bir kitlenin farklı bir eylem göstermesi mümkün değildir. Bugün gazetede, geçenler de öğretmeninin – içi boş bir eğitimin yetiştirdiği kişinin sapıklaşacağını gözler önüne serdi- tacizine uğradığı için intihar etmesi ve hemen ardından aynı okulda okuyan başka bir öğrencinin de intihar ettiği yazıyordu. İçimi yakan bu haber aynı zamanda şöyle bir problemi de gündeme getirmeli “intiharın yaygınlaşması” sorunu. Problemli olan her çocuk ve gencin aynı yola başvurmasından korkar hale geldim. Boşlukta yetişen bir nesil kendini boşluğa atmaya mahkum hale getiriyor.
Bugün gördüğüm başka bir haber de Türkiye İmam Hatipliler Vakfında gençlere ve çocuklara gösterilen ilgi ve gençlerin içerlerinde oluşan manevi boşluğun doldurulduğu zaman nasıl güzel işler yapabileceklerini gözler önüne seriyordu. Gençleri bir ekran başına hapsetmeden üretmesini sağlamak ve ürettiği şeyleri taktir etmek büyük başarılara imza atmalarını sağlayacaktır. Bu gibi çalışmaların nitelikli bir şekilde yaygınlaştırılması belki birçok genci intiharın eşiğinden alıp üstlere taşıyacaktır.
“Bazen bize soruyorlar; “Bütün okulları birincilikle bitirmişsiniz. Deha seviyesinde bir beyne sahipsiniz. Bilim dünyasında büyük buluşlara imza atmışsınız. Bir bilim adamı olarak kalıp, ilmî buluşlara imza atsaydınız, insanlığa bu şekilde hizmet etseydiniz daha iyi olmaz mıydı?” Bizim cevabımız şudur: “Bir üniversitede profesör olabilirsiniz. Nobel ödülleri de alabilirsiniz; ama ülkenizin insanı bugün olduğu gibi açsa, sefalet ve zorluklar içerisindeyse, dünyada 300 bin çocuk yoksulluk içinde, açlıktan ölüyorsa, sizin Nobel ödülleriniz ne işe yarar?” Merhum hocamız Necmettin Erbakan’ın bu sözü çocukluğumda beynime çakılmıştı. Milletine hizmet etmek alınacak birçok ödülden daha evladır Hak nazarında. Yine hocamızın “Önce ahlak ve maneviyat” sözüyle yazıma son veriyorum. Ahlaklı ve maneviyatı güçlü bir gençlik umutsuzluğa kapılmaz. Kendi benliğinden vazgeçmez. Herkes gibi düşünmez ve herkes gibi olmaya çalışmaz, bir kişilik ortaya koyar. Öyle bir gençlik ortaya çıkar ki ölmek istemeyeceği yerde asla bulunmaz. Bu kişilik ki tam da adı İslam’dır.
Vesselam....