Diyanet nihayet…
İslam’ın haram kıldığı, büyük bir sömürü aracı olan faizle mücadele noktasında, Diyanet İşleri Başkanlığı personel maaşlarını faizsiz finans kurumları aracılığıyla ödemeye başladı.
Nihayet ilk adım Diyanet’ten geldi. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş: “İslam’ın haram kıldığı ve haksız kazanca yol açarak büyük bir sömürü aracı olan faizle mücadele noktasında, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak personelimizin maaşlarını faizsiz finans kurumları aracılığıyla ödemeye başladık. Ülkemize, milletimize hayırlı olsun” diyerek alınan güzel kararı açıkladı.
Bu karar ülkemiz için küçük ama önemli bir adım. Tebrikler!
İslami Finans sektörünün büyüklüğü şuanda dünyada yaklaşık 2 ila 2,2 trilyon dolar seviyesinde seyrediyor. İslami Finans endüstrisini yoğunlukla kullanan 10 büyük ülke var.
Bu ülkelerin başını Arap ülkeleri çekiyor. Suudi Arabistan, BAE, Katar, Kuveyt, Umman ve Bahreyn'in yanı sıra Türkiye, Malezya, Endonezya ve Pakistan; İslami finansı yoğun kullanan ülkeler.
Dünyada İslami Finans noktasında en temel hizmet veren ülke ise Suudi Arabistan. Suudi Arabistan'da finansman sektörünün içinde İslami Finansın oranı yüzde 78 düzeyinde.
Suudi Arabistan’dan sonra finansman sektörünün içindr İslami Finans'ın oranı Kuveyt'te yüzde 40, BAE ve Katar'da ise yüzde 27 ila 30 civarında. Malezya ise yüzde 40 seviyelerine çıkmak için yoğun çaba harcıyor.
Türkiye'deki finansman sektörünün ise sadece yüzde 5 ila 6'sı İslami Finans kategorisinde. Yoğun Müslüman nüfusa sahip Türkiye’de İslami Finans endüstrisinin hala bu kadar düşük seviyelerde seyretmesi düşündürücü.
Türkiye, ekonomik anlamda birçok yeniliği uygulamaya sokuyor. Son zamanlarda İslami Finans’ı geliştirmek için de önemli adımlar atıyor. Kamu katılım bankaları son yıllarda atılan önemli adımlardan biriydi diye düşünüyorum.
Fakat ne yazık ki bu konuda hala almamız gereken çok yol var.
İslami Finans’a yönelik yeterli ürün ve kampanya ya da kapitalin İslami Finans’ta değerlendirilmesine yönelik özendiricilik ortaya koyulmuyor.
Ayrıca İslami Finans’ın sadece Türkiye'yi değil, bütün Müslümanları ilgilendiren bir konu olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Yani olayı yerel olarak düşünmemek gerekli.
Dünyada birçok Müslüman işadamı parasını güvenli bir limanda tutmak ister. Türkiye’nin son yıllarda Arap coğrafyası, Afrika, Balkanlar, Uzakdoğu ve Avrupa’nın bazı bölgelerindeki etkinliğini düşünürsek, buralardaki iş adamlarının Türkiye’yi güvenli bir liman olarak görmesi ihtimal dahilindedir.
İslami Finans noktasında, Müslüman olmayan diğer ülkeler de yol arayışında. Buna karşın İslami Finans'ın Avrupa ülkelerinde önemli bir konumda olmadığını görüyoruz. Avrupa ülkelerindeki payı, yüzde 5’in altında seyrediyor. Londra bu konuda başı çeken bölgelerden biri. Şuanda dünyada İslami Finans müşterileri arasında Müslüman olmayanlara ait pasta da hayli büyük. Londra bu bakir alana çok büyük yatırımlar yapma hazırlığı içerisinde.
Türkiye’nin de bu konuda bir an evvel aksiyon alacağına inanıyorum. Nitekim bu hafta başından itibaren bu konuda çeşitli açıklamalara hepimiz şahit olduk. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarı olarak göstermiş ve çarpık faizli yapının alternatifi olarak; insanı merkeze alan, emeği yücelten, haksız kazanca müsaade etmeyen İslami finans modelini işaret etmişti.
Geçtiğimiz gün de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ise "Faizsiz finansın Türkiye ekonomisi ve finansal sistem içerisindeki yerini güçlendirecek tüm araç ve mekanizmaları devreye alıyoruz. Hedefimiz, Türkiye’yi İstanbul Finans Merkezi'nin sağlayacağı avantajlarla dünyada faizsiz finansın merkezi haline getirmektir” iddiasını ortaya koymuştu.
Bundan sonraki süreçte; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Bakan Albayrak’ın bu konuda ortaya koyduğu iradenin arkasının doldurulması gerekiyor. Doğru altyapı, ekosistem, farkındalık ve güven ile İslami Finans endüstrisinin Türkiye'de finans sektörü içerisinde kısa sürede daha çok pay alacağına inanıyorum.
Bu konuda atılacak her müspet kararın sonuna kadar arkasındayız!
Aldığı karar nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kutluyorum.