Dinlemenin de Vebali Var
Her iş niyetle teraziye vurulduğundan dinlemelerimiz de niyetimize göre anlam kazanır. Nasıl ki dinlemeyi, söylenileni duymak ile sınırlandırmak toplumdaki ilişkilerimizi etkilerse, bu dünyadan bağlarımız çözüldüğünde de duymalarımızın vebali kalkmıyor.
Kızgın olduğumuz birinin sözleri kulağımıza değdiğinde, her işittiğimizi aleyhimize sanıp, savunma refleksiyle hareket etmenin nasıl faydası yoksa, bir toplantıda söylenilenlerden sadece kendi his ve durumumuza uygun düşeni kulağımıza doldurmamızın da bir faydası yok. Böyle bir durumda karşımızdakinin sözlerini yeterince kavrayamamış ve doğru değerlendirememiş oluruz. Bu da yanlış anlamalara ve anlaşılmalara sebep olacağından, bizi gereksiz incinme ve tartışmalara kadar götürür.
İnsanoğlu, sözün en güzelini söylemekle mükellef kılındığı gibi, Allah ve Resulünün buyruğu ile küfür, dedikodu sözleri içeren konuşmaları dinlemekten ve müsaade edilmeyenlere davetsiz misafirce sine kulak kabartmaktan da men edilmiştir. Çünkü kulağa gelen her söz hafızada kaldığı gibi kalbi de etkiler. İmam Gazali dinleme ile ilgili ne güzel söylemişti. “Kulak vasıtasıyla kalbe ulaşan sözler, ağız vasıtasıyla mideye ulaşan yemeklere benzer…
Yemeklerin faydalısı ve zararlısı, gıda vereni ve öldürücü zehir içerenleri vardır. İnsanın dinlediği sözler de bunun gibidir. Ancak kulakları ile dinlediği sözler insan üzerinde daha etkili ve daha kalıcıdır.”
Bu hallerden kaygı duymayışımıza dair mazeretlerimiz var elbet ama sizlerle paylaşacağım şiir her şeyi anlatmıyor mu?
“Her şeyde orta yolu seç
Yan yollardan ve şüpheli olanlardan kaç
Kulağını çirkin şeyleri dinlemekten koru
Tıpkı dilini kötü sözlerden koruduğun gibi
Zira sen, çirkin sözleri dinlerken
Söyleyene ortak olduğunu unutma.”
Bu şiirden sonra içimiz de “Beni biraz dinler misin?” diye feryada başlarsa, o sese kulak vermek gerek.
Belki o zaman içimizden geçen nice cümbüşe bir son verebiliriz.
Dua ile kalın efendim…