Daha adil bir üniversite mümkün (2)
Eğitimciler Birliği Sendikası Konya Üniversiteler Şubesi olarak her zaman liyakat esaslı insan kaynakları yönetiminin üniversitelerimizde hakim kılınması için bir mücadelenin içerisinde olduk. Liyakat esaslı sistemin tesisinde kritik rolü Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavına verdik. Süreçteki en büyük engelimiz ise üniversitelerimizin 40 yıllık tarihinde içselleştirilmiş, normalleştirilmiş, meşrulaştırılmış rektörlük makamı çevresinde oluşan layusel yetkiler ve ilişkiler oldu. ‘Ben istediğim adamı atayamayacak mıyım?’ müstağniliğinde oluşan güç zehirlenmesi oldu.
Devletin Valisi daha önce atanan kaymakam, daire müdürleri ile çalışmakta zorlanmaz iken rektörlerimiz ‘Ben, kendi ekibim ile çalışacağım.’ diyebildi. Bunun sonucu olarak da üniversitelerimiz görev yapanların kadro bulamadığı, kadro işgal edenlerin de görev yapmadığı bir yapıya dönüştü. Oluşan kamu zararını ise kimse görmedi.
Rektörlerimizden ilham alan dekanlarımız da atandıkları gün ‘Ben bu sekreter ile çalışmayacağım.’ diyerek devletin memuru sekretere mobbinge başladılar, yeni bir problem alanı daha oluşturdular. Kurum hafızası, kadro, devlette süreklilik gibi bin yıllık devlet geleneğimizin asli ilkeleri kimsenin aklına dahi gelmedi.
Bir parantez;
Akademik lider rolüne odaklanmalı dediğimiz rektörün akademik alanda yetkilerini ancak akademik klanlarla uzlaşması halinde kullanabildiğine dair eleştirilerimizin devlet aklında makes bulduğunu gördük. Öğretim üyesi, araştırma görevlisi kadro ilanlarında bölümün/fakültenin uygun görüşünün alınması mecburiyetinin kaldırılması, görüş almanın yeterli olması büyük bir gelişme. Akademik lider olması beklenen rektörün, klanlara mecburiyeti artık ortadan kalkmıştır. Ancak yine de rektörlük makamının yetkileri, karşı denge mekanizmaları ile dengelenmelidir. Karşı denge mekanizmasında en etkili araç senato ve yönetim kurullarının çoğulculaştırılması, bu kurullarda çalışanların temsilcisi sendikanın temsilinin sağlanmasıdır. Ticaret odası, sanayi odası gibi yapıların da temsili düşünülebilir.
2547 sayılı Kanunun kurduğu sistemde Rektör, idari mekanizma üzerinde layusel, denetlenemez, mutlak yetkiye sahiptir. Rektörün akademik alanda yetkilerinin, Akademik Klanlarının insafına terkedilmesini ne kadar yanlış buluyorsak, idari alandaki yetkilerinin layuselliğini ve mutlaklığını da o ölçüde yanlış buluyoruz. Bir Araştırma Görevlisini alırken ilgili bölümün, fakültenin görüşünü almak zorunda olan Rektörün, üniversite idari yapısının en üst yöneticisi olan Genel Sekreteri, Üniversitenin tüm idari faaliyetlerini yürüten, Daire Başkanını, Fakülte ve Yüksekokulların tüm idari işlerinden sorumlu en üst idari yönetici Fakülte ve Yüksekokul Sekreterini hiçbir makamın önerisine ihtiyaç duymadan, hiçbir seçme ve yetiştirme işlemine tabi tutmadan atayabilmesini doğru bulmuyoruz.
Rektörün idari işlemlerde aşırı görünür olması ve hiyerarşik amir konumu, Rektörün, Genel Sekreterin görev alanına yoğunlaşmasına neden olmakta, bunun sonucu olarak Genel Sekreter, özgüven parçalanması ve rol çatışması yaşamakta, sonrasında da kendi görev alanını Özel Kalem Müdürü görev alanında tanımlamaktadır. Aynı patoloji Fakültelerde Dekan-Fakülte Sekreteri görev ilişkilerinde de yaşanmaktadır. Bu paradoks, Rektörü, Dekanı asıl sorumlu olduğu akademik alandan uzaklaşması sonucunu üretmektedir ve bu;
Üniversitelerimizi bilim üreten eğitim yuvaları olmaktan çıkarmakta, bürokratik süreçlerin hakim olduğu, hiyerarşik yetkilerin esas olduğu bir kamu kurumuna dönüştürmektedir. Bilgi üretimi ve öğretimi ekosistemi olması gereken üniversitelerimiz bu nedenle maalesef weberyen bürokrasinin bile çok gerisindedir.
‘Liyakata dayalı sistemin tesisinde kritik rolü Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavına verdik.’ Demiştik.
Kamuda yetiştirmeye dayalı, liyakat esaslı insan kaynakları yönetimi noktasında rol modellik yapması beklenen üniversitenin, kendi yöneticilerini diğer kurumlardan devşirmesinin üniversitenin itibarına, kimliğine verdiği zararı üniversite yönetimlerinin dikkatine sunmaya çalıştık, bir irade ortaya koyduk. Bu amaçla üniversitelerimizde sınav esaslı görevde yükselme ve ünvan değişikliği sistematiğinin hakim kılınması için, ilgili yönetmeliklere işlerlik kazandırılması çağrılarında bulunduk. Kurum İdari Kurullarında kayda geçirdik. Nihayetinde çağrılarımız hiçbir üniversite yönetiminin doğrudan karşı çıkmadığı bir kabule mazhar oldu, idari tasarrufa dönüştü, sınavlarımız yapıldı.
Yazılı sınav sonuçlarını etkisiz kılacak uygulamalardan kaçınılmasına dair çağrılar yaptık. Bu çağrımızda 1-2 istisna dışında uygulandı. Görevde yükselme sistematiğini, ünvan değişikliği sistematiğini sınav esaslı üniversitelerimizde hakim kılmak, bunun pilot uygulamasına Konya üniversitelerinin öncülük etmesi hayalimizdi, büyük oranda başardık. 1-2 sorun alanı kaldı o da süreç içinde çözülecek.
Rektörün, Daire Başkanı ve üstü yöneticileri seçme hakkı olmakla birlikte bu yetki çok sınırlı kullanılmalıdır. Ve asla Daire Başkanı altı yönetim kademelerinde kullanılmamalıdır. Ne yazık ki üniversitelerimiz çok daha alt düzeyde Fakülte Sekreteri, Şube Müdürü düzeyinde dahi yöneticilerini diğer kurumlardan devşirme yöntemi ile seçmektedir ki; binlerle ifade edilen idari personele sahip olan üniversite, kendi yöneticisini yetiştiremiyor ise sözün bittiği yerdeyiz demektir. İdari personelin aidiyetini örseleyen bu yöntemin sürdürülebilirliği yoktur. İdari personelin buna tahammülü de kalmamıştır.
Bu hassasiyetimizle ilgili üniversite kamuoyunda konsensüs oluşmuştur, haklılığımız tescil edilmiştir ve çözüm de mevcuttur;
Görevde Yükselme Yönetmeliğinin istisnalarından olan Fakülte ve Yüksekokul Sekreterlerinin atama işlemlerinin Görevde Yükselme Yönetmeliği kapsamına alınması ile her düzeydeki üniversite yöneticilerinin atanmasında belli bir süre ‘3 yıl makul gibi’ üniversitelerde görev yapma şartının getirilmesi sorunu çözülecektir.
5 Nisan 2022 tarihli Konya Teknik Üniversitesi Kurum İdari Kurulunda mutabakatlandırdığımız ‘Görevde Yükselme Yönetmeliğinin açığı olan ‘Hülle Yöntemi’ olarak bilinen yöntem ile yönetici atamanın sonlandırılması’ mutabakatı bu alanda öncü bir uygulamadır. Emeği geçenlere üniversite idari personeli adına şükranlarımı sunuyorum.
İdari personel için daha adil bir üniversite mümkün mü?...
Mümkün…