Cumhurbaşkanı Erdoğan, prime modu açtı yine!
Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar Süleyman Demirel’den Turgut Özal’a Bülent Ecevit’ten Necmettin Erbakan’a kadar siyaset sahnesinde unutulmazlar arasına giren pek çok lider gördü.
Ama bu liderlerin hiç birisi Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar çok konuşulmamıştır herhalde. İster dış politikayı ele alın isterseniz de iç siyaset bağlamında bakın, bu böyle.
Olay dış politikaya geldiği zaman zaten rakipsizliğini daha da pekiştiriyor. Hele bir de prime modunu açarsa, adeta yer yerinden oynuyor.
Özellikle sene başından bu yana dış politikada yaptığı hamlelerle, akılcı siyasetiyle, Türkiye’nin çıkarlarını gözeten politikasıyla, kurduğu cümlelerle, verdiği pozlarla, cesaretli duruşu ve net ifadeleriyle adeta en güzel zamanlarından birini yaşıyor.
Rusya-Ukrayna savaşı ile başlayan süreçte kurduğu denge politikası ile başlayan süreç, Tahıl Anlaşması ile devam etti.
Tüm dünya gözlerini İstanbul’a çevirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dudakları arasından çıkan her cümle neredeyse her ülkede manşet oldu.
Hemen hemen bütün dünya ülkeleri bağımsız dış politikadan taviz verip ABD’nin peşine takılırken, Türkiye kendi bağımsız dış politikasını uygulamaya koydu. Türkiye’nin bu tavrını ne içerdekiler ne de dışardakiler ilk başta anlamadı. Kimi suçladı kimi övdü.
Ama gelinen süreçte Rusya-Ukrayna savaşının tek kazananının Türkiye oldu. Batı ülkeleri enerji ve gıda krizi yaşarken Türkiye bu konuda eli en rahat ülke haline geldi. Üstelik hem Rusya’nın hem de Batı ülkelerinin ticaretinden iletişimine kadar kilit rol oynayan ülke Türkiye oldu.
Sadece bununla da kalmadı.
Abilik rolünü içselleştiren bu yaklaşımını özellikle Doğu Avrupa’da sonuna kadar hissettirdi. Balkanlara yaptığı ziyaretle bölgedeki bütün ülkeleri ortak payda etrafında toplamayı başardı. Batı ve Güney Avrupa’daki elitlere yine ders verdi. Balkan siyasetini en başarılı şekilde yürüttü.
Bitti mi? Tabi ki bitmedi.
Semerkant’taki Şangay Zirvesi’nde adeta Erdoğan rüzgârı esti. Dış politikada denge siyasetinin kitabını yazan Erdoğan bu defa da Doğu’ya mühür vurdu.
Türkiye’nin üyesi bile olmadığı Şanghay İş birliği Örgütü’nün adeta yıldızı oldu. Liderlerle poz verdiği masa gündeme bomba gibi düştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan iç politikaya; ‘Masa öyle değil, böyle kurulur’ derken, dış politikaya da ‘Benim her yerde ağırlığım var’ mesajı verdi.
Batılı ülke liderlerinin görüşmediği ya da görüşemediği Doğulu liderlerin hepsiyle dikkat çeken pozlar verdi.
Bitti mi? Yine bitmedi!
Şanghay İş birliği Örgütü’nün yıldızı Erdoğan, daha sonra da ABD’de düzenlenen BM Zirvesi’nin tozunu attırmaya gitti. Ama daha zirve başlamadan iki gol atmıştı bile.
İlk golünü Central Park’ta yaptığı yürüyüşle ve farklı milletlerden gördüğü ilgiyle atan Erdoğan, asıl golünü ise Batısından-Doğusuna Güneyinden-Kuzeyine neredeyse bütün ülke liderlerinin katıldığı Kraliçe Elizabeth’in cenaze törenine katılmayarak attı.
ABD Başkanı Biden’ın özel aracıyla katıldığı ama diğer ülke liderlerinin otobüslere doldurularak sömürge muamelesi gördüğü aşağılayıcı tavrı çoktan öngörmüştü ve İngiltere’ye gitmemişti bile.
Ben onu bunu bilmem arkadaş, Erdoğan bu kararıyla bile sıradan bir lider olmadığını bir kez daha tüm dünyaya gösterdi. Türkiye’nin aşağılanmasına izin vermedi!
Bitti mi? Tabi ki bitmedi!
Hem Batılı hem de Doğulu liderlerle görüşebilen tek devlet başkanı olmanın hakkını bu defa da BM Zirvesi’nde bir kez daha dünyaya kanıtladı. Zirvede verdiği mesajlar yine çok konuşuldu. Vücut dili ve sempatik tavırları yine dikkat çekti.
Golleri yine peş peşe sıraladı.
Reuters muhabirinin, ‘Biden ile görüşebilmeyi diler miydiniz?’ şeklindeki üst perdeden bakan sorusuna tarihi cevap verdi.
O Biden’se ben de Erdoğan’ım!
Hakikaten de öyle, kendine has yoğurt yiyişiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm dünyanın dikkatle izlediği bir lider.
İç politikada verdiği müjdeler ve yeniden toparlanma süreci bir başka yazının konusu ama Cumhurbaşkanı Erdoğan dış politikada, prime modunu açtı yine!
Son zamanlarda yaptıklarıyla, ‘Batı’da da Doğu’da da Güney’de de Kuzey’de de ben varım’ mesajını başarılı bir şekilde verdi.