Cumhurbaşkanı Erdoğan neden yalnız bırakılıyor?
Cumartesi günü bir AVM açılışında faiz ve Türkiye’deki oranlarıyla ilgili çok net mesaj verdi Cumhurbaşkanı Erdoğan. Aslında Merkez Bankasının faiz oranlarını düşürmesiyle ilgili yüzlerce uyarı yapmıştı. Ama sonuç pek alınamadı maalesef. Son konuşmasında iki kritik nokta var ki bunlar üzerinde çok ama çok durmak gerekiyor.
İlki faizi kimlerin niçin ısrarla dayattığı ile ilgili. Modern ekonomi enstrümanlarından biri olan faiz kapitalizminde kalbi durumunda. İşte buna işaret etti Erdoğan şu cümlelerle; “Faizi emperyalist mantığın en önemli sömürü araçlarından biri olarak görüyorum ve faizi yatırımcıyı köşeye sıkıştırma aracı olarak görüyorum”
Son 14 yılını sürekli büyüyerek geçiren bir ülke için faizin nasıl bir tehdit nasıl bir tehlike olduğunu en iyi üretenler bilir. 15 Temmuz sonrası özellikle konut sektöründe vade farkı aradan çıkarılıp, 120 aya kadar vadeli satışlar başlayınca nasıl bir hareket olduğunu herkes gördü. Başka bir örneğe hiç gerek yok, faizsiz ya da en az enflasyon oranındaki faiz Türkiye’nin en az yüzde 50 daha fazla büyümesi demek olur. Yani 2016’da yüzde 5 beklenen büyüme faizlerin düşmesiyle yüzde 8’e çıkar, hatta geçer. Faizin özeti aslında şudur; çalışmadan, emek harcamadan yattığın yerden kazan. Bu anlamda da İslam’da haram kılınmasının gerekçesini oluşturur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği ve herkese sorumluluk yüklediği asıl cümle daha acı. Faiz meselesinin çözülmesi gerektiğini belirterek, "Yalnızlığımı biliyorum ama mücadelemi sürdüreceğim, kararlıyım” İster işadamı, ister siyasetçi ister bürokrat anlayın, tüm bunlar faiz konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi düşünmüyor. Yalnızlık ve kararlılık serzenişinden anlaşılan bu.
İşte sorun burada başlıyor. Kendisiyle bir kare fotoğraf için birçok aracı bulan, siyasete girmede referans olması için tüm yakınlarını telefon trafiğine tutan, aynı uçakta yolculuk için türlü çabalar gösteren işadamları faiz konusunda Erdoğan’ı neden yalnız bırakıyor? Aynı soruları siyasetçi ve bürokratlar içinde sorabiliriz. Onlarınki daha tehlikeli sonuçlar doğurur aslında. Zira faiz konusunda gerçek karar verici bunlar çünkü.
Kanaatimce herkes matematikçi rasyonel hesap yapıyor. Ticaretin temeline alın terini değil faizi koyuyorlar. Faizsiz bir alış verişin olabileceğine inanmıyorlar. Faizin ticarette olmamasını ekonomin temeline yani kapitalist mantığa aykırı buluyorlar. Küresel güçlerin Türkiye gibi ülkeleri basitçe ekonomik hareketlerle boğacağına inanıyorlar. Bu inanışları, sadece seküler eğitim aldıkları içinde olabilir, bürokraside etkin isimlerin, koca koca üniversite mezunlarının bu okulların batı kültürüne entegrasyonu sonucu zihinlerinin kirlenmesi sebebiyle de olabilir.
Ancak temel bir noktayı kaçırıyorlar. Ticaretin bereketini, alın teri mutluluğunu ve manevi kazancı hesap edilmiyor. Akılla hareket edenler, sonuçları akılların erdiği kadarını görürler. Böyle bakılınca “faiz” ticaretin olmazsa olmazı olarak ruhlarına hücrelerine kadar işliyor. Faizle elde ettikleri, risksiz ve tatlı kazançta bu düşüncenin pragmatist yansıması oluyor. Haliyle ne genel anlamda faizsiz bir siteme inanıyorlar nede özel anlamda garanti kazançlarını kaybetmek istiyorlar.
Göremedikleri en temel konu, 15 Temmuz’da olduğu gibi bu millet akılla pek açıklanamayan işleri yapmakta pek mahir olması. Kendinden beklenmeyen çıkışları, özü gereği öyle bir yapar ki bunu hiçbir bilim ve araştırma açıklayamaz. Faiz konusunda da bu millet, şimdi dolar konusunda yaptığı gibi büyük bir reaksiyon gösterirse “bereketin” alın terinin ne olduğunu işte o zaman anlarlar.
KADINLAR ALTIN KONUSUNU YANLIŞ ANLAMASIN
Hafta sonu modern dünyanın bir gerekliliği olarak ailecek bir AVM’ye gittik. Şaşkınlığımı itiraf etmeliyim. Konya’da hafta sonu hiçbir AVM’de hemencecik park bulacak yer ve imkan yoktu. Bayram öncesi gibi bir yoğunluk. İster gezme ister alışveriş deyin ama çok yoğun bir hareket vardı. Bu yoğunluğu anlamaya çalışırken, eşimde bir taraftan “Bak burada yeni ürünler varmış hemde çok hesaplıymış” diye bir altın mağazasına yöneltti beni.
“Dur bir dakika nereden çıktı şimdi bu altın işi diye” sorunca daha önceden planladığı cevabını verdi. “Cumhurbaşkanımız Erdoğan “Altın” alın diye çağrı yaptı ya hatta sende twitinde yazmışsın ya bizde altın almalıyız”
Ama o öyle değil ki “Yastık altındaki doları Avroyu bozdurun, ya TL ye çevirin ya da Altın alın” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan, sen ilk cümleyi yok sayıp, direk Altın alın cümlesine odaklanmışsın” dedim. Bu açıklama eşimin pek işine gelmedi ama durum böyle. Kadınlar bu altın konusunda işlerine geldiği yerden bakarlar, ben bu vesile ile uyarımı yapmış olayım!
ŞÜKRÜ YAMAN TAM İSABAET
Şükür Yaman’ın Konya’ya atanmasıyla Emniyet Müdürlüğüne yeni bir soluk geldi. Bizde Yeni Haber yazı işleri ile bir hayırlı olsun ziyaretine gittik yeni müdürümüze.
Bildiğim kadarıyla Konya’ya gelen en genç Emniyet Müdürü Şükrü Yaman. Tabi artık bu görevlerde yaşa değil güvene bakılıyor. Bu anlamda Konya FETÖ açısından kritik bir yer olduğu için devlet en güvenilir isimlerden birini Konya’ya görevlendirdi. Hem FETÖ ile mücadele hem diğer terör örgütleriyle mücadelede mutlak başarı gerekiyor.
Yeni müdürümüzle dış politika merkezli bir sohbet yaptık ama sonuçta vardığımız yer belliydi. Yeni dünya düzenine karşı koyan tek ülke Türkiye olduğu için bu saldırılara bu yüzden muhatap oluyor. İç ve dış terör saldırılarının gerekçesi de zayıflatılmış bir Türkiye hedefi. Tüm düşmanlar kendi başına karar verebilen değil, zayıf, bağımlı eski Türkiye’yi tekrar görmek istiyorlar.
Cumhurbaşkanımızın bu dönemdeki “dünya düzeni” söylemlerinin özellikle yeni nesile çok daha iyi anlatılması gerektiği konusunda hem fikiriz. Birde Şükrü Müdürün Cumhurbaşkanımız için “reisimiz” hitabı güven ve samimiyet göstergesi olduğunu söylemeliyim. Bu vesile ile Konya için tam isabet bir tercih olan emniyet müdürümüze tekrar hayırlı olsun diyoruz.
BEĞENDİĞİM TWEETLER
İhtiyar Kitabevi @ihtiyarkitabevi
Selam olsun! Severek ve selam vererek güne başlamakta şükür sebebidir. Dostlarımızın varlığına şükürler olsun.