Covid-19; vuku üzerine kurgu mu? Kurgu üzerine vuku mu?
Doğu Türkistan’ı işgal eden milyonlarca Uygur’un katili ve bir soykırımın faili Çin yıllardır beddualarımızda. İnsanlık bu zulme sessiz kalarak belayı davet etti. Uygur Kardeşlerimizin ahı arşı titretirken arsızlaşan, azgınlaşan Çin, Uygur kardeşlerimizin katili olmakla yetinmeyip Covid-19’u tüm insanlığın başına bela etti. An itibari ile yaklaşık Türkiye milli gelirinin 10 katı kadar (8-9 trilyon dolar) ekonomik maliyetle, 30 milyon hasta, 1 milyon ölüme sebebiyet vererek tüm dünyada siyasal, ekonomik, toplumsal sistemi altüst etti.
Dünya’nın en büyük mikrobiyoloji laboratuvarlarından birisinin olduğu Wuhan’da virüsun ilk kez görülmesi Kurgu olduğu kanaatini güçlendirmektedir. Covid-19, Kurgu üzerine Vuku da olsa, Vuku üzerine Kurgu da olsa Yeni Bir Dünya Düzeni peşinde olan müesses nizamın örgütlenmiş formu Global Monarşiye geniş bir operasyonel alan açmıştır. En azından bu kirli tasarım için Covid-19 katalizör olmuştur.
Öncelikle salgın yalnızca Türkiye’yi değil tüm Dünya’yı derinden etkilemiştir. Covid-19 ile başlayan süreç eğitim sisteminden, ekonomiye, ulus devletten dini alana kadar pekçok alanda büyük değişiklikler meydana getirmekte, getirecek te. Okullar tatil edildi, ibadethaneler, camiler kapatıldı. Resmi kurumlar hizmetlerini durdurdu. Marketler, alışveriş merkezleri kapatıldı, şehirlere giriş çıkışlar yasaklandı, sokağa çıkma yasakları ilan edildi... Örnekleri çoğaltabiliriz.
Mart ayından itibaren Covid-19 vakaların kitleselleşerek salgın haline gelmesi ile tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de eğitimde alınan ilk tedbir okulların tatil edilmesi oldu. Bu tedbiri almakta geciken ülkeler, çok vahim bir tablo ile karşı karşıya kaldılar. Türkiye bu süreçte insanı odağa alan ve salgını sağlık sisteminin baş edebileceği boyutta tutmaya çalışan bir strateji izledi. Bugüne kadar da bu stratejisinde küçük yol kazaları dışında başarılı oldu. Kamuoyundan gelen okulların açılması baskısına dahi direnerek ‘önce sağlık’ stratejisinden ödün vermedi. 1 Hazirandan sonra başlayan Yeni Normali biraz fazla normalleştirmemiz, ardından Kurban Bayramı sonrası tedbirlere uymada gösterilen zafiyet, salgının trendini yukarıya doğru evirse de ve bu durum sağlık sistemimizi zorlasa da başedebiliyoruz. Bu başarıda son 10 yılda sağlığa yapılan yatırımların büyük payı var. Tabi bir de sağlık ordusunun fedakarlığı…
Böyle bir atmosferde 21 Eylülde okulların okul öncesi ve birinci sınıflarda haftada 1-2 gün yüzyüze eğitim olarak başlatılacak süreç büyük oranda salgının seyrine göre şekillenecek ki doğru bir stratejidir. Önce Sağlık stratejisinden ödün vermeden devam etmek gerekli.
Eğitimin örgün mü, uzaktan mı olacağı noktası bir tercih meselesi değildir, mecburiyettir ve tek belirleyeni salgının seyridir. Tekraren ifade etmek istiyorum ki ‘Önce Sağlık’ stratejisinden ödün vermeden devam etmek gerekli.
Eğitim örgün mü uzaktan eğitim ile mi gerçekleştirileceği noktasında karar verirken üniversitelerin kendi has nitelikleri nedeni ile ayrı bir başlık olarak değerlendirilmelidir. Konya’mızdaki 3 Devlet üniversitesinde öğrencilerin % 60’tan fazlasının Konya’da mukim olmayışı ve bu durumun yaratacağı şehirlerarası hareketlilik, barınma sorunları, üniversite öğrencisinin şehir içindeki hareketliliği gibi hususiyetler Covid-19 Salgını ile mücadelede Üniversiteleri ayrı bir başlık olarak değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bununla birlikte Konya ekonomisinde üniversite öğrencisinin ağırlığı da dikkate alındığında, örgün eğitim veya uzaktan eğitim kararının siyasal, ekonomik etkileri karar almayı zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte Konya üniversitelerinin yönetimlerinin geçmişte yapılan hatalardan ders alarak birlikte hareket kapasitesini geliştirmiş olması şehrimizin Covid-19 Salgını ile mücadelesine büyük katkı sunmaktadır. Konya’mızdaki 3 Devlet üniversitemizin de 2020 Güz Dönemi için belirlenmiş bazı programlar dışında uzaktan eğitim kararı alması üniversitelerimizin ‘Önce Sağlık’ olarak kodlanmış devlet aklını içselleştirdiğini göstermektedir. Mayıs ayında Covid-19 Salgınının pik yaptığı dönemde ‘Yüzyüze Sınav’ kararındaki ısrar da düşünüldüğünde her 3 üniversitemizin birlikte karar alabilmesinin değeri daha bir anlaşılmaktadır.
Covid-19 veya benzeri salgınlar ile birlikte yaşamayı öğreneceğiz. Hem Milli Eğitim’de hem de Yükseköğretimde ‘salgın dönemlerinde eğitim nasıl olmalıdır?’ Sorusuna ise bir sonraki yazımızda cevap vermeye çalışacağım. Ancak şunu ifade etmeliyim ki hem Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezimiz, hem de Biz Konya Üniversite Şubesi olarak konu bütün boyutları ile değerlendirilmiş, alan uzmanları ve akademisyenlerce tartışılmış ve raporlaştırılmıştır.
Hazırlamış olduğumuz raporun teknik detaylarını da yine önümüzdeki haftalarda Sizlerin bilgisine sunacağız.