Büyük İstanbul Selinden Kanuni bile canını zor kurtardı
İstanbul tarih boyunca sellerle boğuştu. 461 yıl önce 1563’te İstanbul’da ava çıkan Kanuni Sultan Süleyman, yağmurun aniden bastırıp sele dönüşmesiyle boğulmaktan zor kurtulmuştu
Ülkemizin birçok yeri sel felaketleriyle boğuşuyor. İstanbul ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinde tarih boyunca sel felaketleri eksik olmadı. Osmanlı döneminde İstanbul'da meydana gelen ilk büyük sel felaketi Kanuni döneminde 24 Ağustos 1553'te meydana geldi. Gece yarısı Kâğıthane'de meydana gelen sel yüzünden yerleşim yerleri, bostanlar harap oldu. Sel o kadar şiddetliydi ki büyük ağaçları söküp Boğaz'a sürüklemişti. Dönemin tarihçileri Galata önlerinin direkler, ağaçlar, ot arabalarıyla dolduğunu, ihtiyacı olanın aldığını yazar.
İstanbul, tarihindeki en büyük sel felaketlerinden biriyle ise 1563'te karşılaştı. 1563 seli şehri adeta savaş alanına çevirmiş, İstanbul harabeye dönmüştü. Mustafa Cezar ve Uğur Demir bu seli anlatır.
KANUNİ AVDA İKEN SEL BASTI
1563'te Kanuni 43 yıldır tahttaydı ve 69 yaşına gelmişti. Dönemine göre oldukça uzun bir ömür süren sultan yaşlanmış ve oğullarıyla olan mücadelelerinden dolayı yıpranmıştı. Kanuni Sultan Süleyman, ömrünün sonbaharındayken dertlerinden uzaklaşmak için 1563'ün Eylül'ünde o zamanlar ormanlık bir alan olan Yeşilköy taraflarında avlanmaya çıkmıştı. Ava çıktığında hava açıkken, 20 Eylül'e doğru gökyüzünü kara bulutlar kapladı. Gök gürültüsünden yer gök inledi.
Kanuni, başlangıçta havaya aldırmadan ava devam etti, ancak yağan yağmur değil sanki afetti. Kanuni ve yanındaki adamları can havliyle kendilerini yakınlarda bulunan İskender Çelebi Sarayı'na attılar. Bu durum kaderin acı bir cilvesiydi. Osmanlı tarihinin en büyük defterdarlarından (maliye bakanı) İskender Çelebi, 1535'te Veziriazam Makbul/Maktul İbrahim Paşa'nın ayak oyunlarıyla Kanuni Sultan Süleyman tarafından öldürtülmüştü.
İskender Çelebi Sarayı'na sığınan Kanuni ve adamları yağmurdan korunmuştu ama yağmur şiddetini artırıp sele dönüştüğü için civardaki dereler taşmaya ve önüne geleni sürüklemeye başlamıştı. İskender Çelebi Sarayı'nın yanındaki Halkalı Deresi taşarak saraya doğru aktı. Sarayın bahçeleri sel sularıyla dolduktan sonra saray aniden suyla doldu. Saraydakiler sel sularına kapıldılar. Kanuni, iç oğlanlarından güçlü ve uzun boylu bir askerin sırtına çıkarılarak çatı altındaki yüksekçe bir bölmeye götürülüp boğulmaktan zor kurtarıldı.
Şiddetli yağmur sabahın erken saatlerine kadar devam etti. Kanuni sığındığı bölmede sabaha kadar bekledi. Sabah olduğunda ise hava hiçbir şey olmamışçasına güneş açmıştı.
SU KEMERLERİ
Sel İstanbul'u adeta savaş alanına çevirmişti. Özellikle dere yatakları ile Boğaz'a yakın yerlerde büyük tahribata yol açmıştı. Sokaklarda ve derelerin yakınlarında yağmura yakalananlardan onlarca insan boğularak can vermişti. Su kanallarının içi tamamen kumla kapandığı için kullanılamaz hâle gelmişti. Yetmişe yakın ev de yıldırım düşmesi yüzünden yanmıştı.
Kâğıthane bölgesi derenin getirdiği ağaçlar ve çamur nedeniyle tamamen sular altında kalmış, asırlık çınarlar bile çöp ve çamur yığınları altında kaybolmuştu. Yüksek bir yerde olmasına rağmen Eyüp Sultan Türbesi'nin içi de sel sularıyla dolup bir metre yükselmişti.
Selden en büyük zararı Haliç kıyıları, Galata sırtları ve Boğaz'a yakın yerler görmüştü. Haliç ve Galata kıyılarındaki saraylar yıkılmıştı. Kâğıthane bölgesi derenin getirdiği ağaçlar ve çamur nedeniyle tamamen sular altında kalmış, asırlık çınarlar bile çöp ve çamur yığınları altında kaybolmuştu. Sarayburnu'nun insanın gözünü alarak akan mavi suyunun rengi değişmişti. Sarayburnu'nda denizin bulanıklığı bir hafta sürdü. Silivri, Küçük ve Büyükçekmece ile Harami Deresi'ndeki köprüler tamamen yıkıldığından insanlar gemi ve kayıklarla taşındı.
İstanbul'un su ihtiyacını karşılayan Mağlova Kemeri, sel sularının tazyikine dayanamayarak büyük bir gürültüyle parçalanmıştı. Su kemerleri ya tahrip olduğu veya tamamen yıkıldığı için şehirde su sıkıntısı çekiliyordu. Evlerin bahçelerinde bulunan kuyulardan su yerine çamur çıkıyordu. Felaketin ardından su olmaması yüzünden salgın bir hastalığın yaşanması bir an meselesiydi.
Şehir içindeki su kaynaklarının çoğu da kullanılamaz hale gelmişti. Bunun üzerine şehirde büyük bir su sıkıntısı baş gösterdi. Temiz su karaborsaya düştü ve halk ancak kendisine yetebilecek kadar suyu, iki-üç katı para ödeyerek alabildi.
Bu durum üzerine Kanuni Sultan Süleyman, devlet adamlarını da yanına alarak 21 Eylül 1563'te yıkılan su kemerlerini gezdi. Mimar Sinan'a gerektiği kadar para harcayarak ve istediği kadar adam alarak su kemerlerinin tamirini emretti. Kanuni'nin isteği ve takibi sonucunda su kemerleri kısa sürede yeniden yapılarak İstanbul'un su meselesi geçici olarak halledildi.