Ömer İnal
Ömer İnal Bu işte bir paralellik var....

Bu işte bir paralellik var....

Son günlerde Almanya'nın Türkiye'yi dinlediği iddiaları dillere pelesenk oldu... Herkes ideolojik duruşuna göre açıklamalar yapıyor, yazılar yazıyor... En dikkat çekici olanı ise paralel medyadan  geliyor.. Söz konusu olayı devamlı işliyorlar ve hükümetten neden açıklama gelmiyor, tepki  verilmiyor diye veryansın ediyorlar.. Olayın bu kadar üstünde durmaları ve hükümetten açıklama  gelmiyor olması durumu aslında onların çok işlerine geliyor ve bu durumu bulunmaz fırsat olarak  görüyorlar, zira "Biz dinledik diye savaş açtınız, elin Almanı bizden daha mı değerli ki ona  savaş açmıyorsunuz" demeye getiriyorlar... Almanya'nın Türkiye'yi dinleme iddiaları ve bu süreçteki hükümetin temkinli tutumu, paralel cenah tarafından, dinlemen olaylarını halk nezdinde sıradan ve olağan gibi bir algı oluşturması için adeta ellerinden geleni yapıyorlar...

Dinleme olaylarının ansızın gündemimize girmesi bir çok şeyi akla getirdi... Türkiye’de yasadışı ve casusluk iddialarıyla yürütülen soruşturma kapsamında gözaltılar ve tutuklamalar yapılırken,  dalga dalga büyüyen operasyonların devamının gelebileceği tahmin edilirken, söz konusu bu operasyonların paralel yapılanmanın gücünü önemli ölçüde zayıflattı, kamuoyu desteğinin bitmesine ve camiadaki kopuşları da beraberinde getirdi... soruşturma kapsamında tutuklanan eski emniyetçilerden biri "sehven" diyerek yöneltilen iddiaları kabul etmesi, devlet kurumlarında kadrolaşan yapının çözülmesinin ilk adımlarını oluşturması bakımından is ehemmiyet teşkil etmekte...

Tam bu çözülmelerin yaşandığı bir dönemde Alman Der spiegel dergisinin internet sitesinde,  Alman istihbarat birimi BND'nin Türkiye'yi dinlediği iddiası ortaya çıktı... Henüz bu skandalların  kamuoyu nezdindeci etkisi sürerken bu kez de ABD ve İngiltere'nin Türkiye'yi dinlediği iddiaları  ortalığa saçıldı... Paralel yapının yasa dışı dinlemeler dolayısıyla zor günler yaşadığı bir dönemde bu iddia hayli bir ilginç nitelikteydi...  Hülasa yaşadığımız bu süreç bana, özellikle eğlence programlarında gördüğümüz bir sahneyi hatırlattı... Sahnedeki oyuna göre, karıştığı olumsuz bir durumun ortaya çıkması ve bunu istemeyerek de olsa itiraf etmek zorunda kalmasıyla arka fondaki duygusal bir müzik eşliğinde "Evet, ben yaptım" diye tribünlere oynayan ajitasyon dolu cümleler kuruyordu.. Bu durumu  izleyip arkadaşının içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmak adına "Hayır!.. Ben yaptım" diye ortaya atılıyordu adeta bir kahraman edasıyla... Bunu duyan diğer arkadaşları da sırasıyla  "Hayır!.. Ben yaptım" diyerek bu kahramanlık gösterisinde boy göstermeye çalışıyordu... Mamafi paralel yapının adeta itiraflarla bir kabulleniş sürecine girmek suretiyle "Evet, Ben yaptım" söylemine yaklaştığı bir zaman diliminde, Almanyanın Türkiye'yi dinlediği iddilarının ortaya "atılması", "Hayır, ben yaptım" çıkışıyla eşdeğer bir görüntü arzediyor.. Ardından tabiki ABD ve ingiltere de olaya tahmin edileceği üzere "Hayır!.. Ben yaptım" tarzı çıkışı akıllara "paralel" bir bağ getiriyor...

İstihbarat Birimleri

İstihbarat birimleri, stratejik hedefleri dahilindeki ülkelerde her türlü bilgiyi edinmek için bütün gayretleriyle çalışırlar...Telefon dinlemesi, ortam dinlemesi, yazışmaların takip edilmesi vs, bunlar  istihbarat birimlerinin başvurduğu bilindik yöntemlerdir..Güçlü devletlerin teknolojik üstünlükleri,  hedef ülkelerdeki istihbari bilgilerin elde edilmesini çok kolaylaştırmaktadır. Nitekim istihbarat  birimlerimiz için ithal edilen teçhizatların bir yandan ihtiyaç duyalan işleri yapmasının yanında bu  bilgileri daha önceden belirlenmiş olan yerlere aktarma yapıp yapmadığından da tam emin olmak  da pek mümkün değildir...  Yabancı İstihbarat birimlerinin ülke içindeki bu tür faaliyetleri tahmin edilip buna karşı  önlemler alınmışken, kendi aleyhlerinde olumsuz bir halk intibası oluşma ihtimalini dahi  göze alarak bu tür haberlerin kamuoyuna duyurulma çabasının çok önemli nedenlere ve  sonuçlara odaklandığı gayet aşikar bir durumdur... Nitekim bu gelişmelerle bağlantılı olarak; devletin zirvesindeki isimler, Tübitak projesi  kapsamında üretilen kriptolu telefonları kullanmış, lakin yakın zamanda bu telefonlarında yazılımlarında kasten açık bırakılmak suretiyle dinlemeye müsait bir hale getirildiği bilgisi kamuoyuna yansımıştı...

Dinleme işlemleri nasıl yapılıyor?

Konuyla ilgili olarak Bir MİT yetkilisi şu şekilde bilgiler veriyor (Murat Yetkin'in sohbetinden) Öncelikle konunun ne derece vahim boyutlarda olduğunu göstermesi bakımından söylediği şu  sözler çok önemli: "Taksim meydanına çıkıp aleme ilan etmeyeceğiniz hiç bir şeyi internet ortamında  tutmayın, söylemeyin , yazmayın." "Yapılan istihbaratın çoğu uydu üzerinden, kimse o tarafa bakmıyor ama, insansız hava araçları  (İHA) sadece görüntü değil, telefon görüşmesi dahil her türlü elektronik sinyali toplama ve iletme  kapasitesine sahip." "Ayrıca yabancı servislerin elçilik binalarının çatılarına, bahçelerine yerleştirebileceği  cihazlar var, ki çatılara, bahçelere yeni kutular antenler konup konmadığını biz de sık sık hava  fotoğraflarıyla kontrol ediyoruz.." "Ama dikkat ederseniz bunların tamamı telefon ya da veri haberleşmesiyle ilgili... Bizde  gerçekten kritik, devlet güvenliği bakımından hareket değeri olan hiçbir şeyi bir süredir telefonda  konuşmuyoruz internette yazışmıyoruz" 2009-2010 yıllarından bu yana dönemin Başbakanı, şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip  Erdoğan'ın talimatıyla Milli güvenliğe dair bütün konuşmalar yüz yüze yapılmış.Hatta gerektiğinde Bakanlar, Devlet görevlileri gecenin ikisinde üçünde bir birlerini evlerinde ziyaret edip, kritik bilgilerin elektronik aletler olmadan yüz yüze aktarıldığı paylaştığı  bilgiler arasında... Konuyla ilgili olarak bir diğer önemli açıklamalar da Bir GSM yetkilisine dinlemeler konusunda  kendine yöneltilen bir soruya, verdiği cevaplarla ortaya çıkıyor: "Bence istihbarat teşkilatlarının sık kullandıkları en kolay ve en etkili yöntem, sanal baz  istasyonlarıdır... Artık bir otomobil koltuğuna bile sığıyor. Hedef kişinin yakınında aktif hale  getirildiğinde , telefonunuz en yakın baz istasyonu diye algılar. Konuşmanız orada geçer. En yakın  baz istasyonu da sanal baz istasyonundan gelen sinyali cep telefonundan geldiğini sanır." "Elbette sanal baz istasyonlarını, GSM şirketleri görür ama sanal istasyon kime aittir devletin  istihbarat birimleri mi kullanıyor başkası mı bilmeniz mümkün değil. Bir de sanırsınız ki bölgede  bir yoğunluk oldu geçici baz istasyonu o bölgeye yönlendi. Baz istasyonu pasif hale geldiğinde  ise kayıplara karışır. Üstelik bu cihazların ülkeye girişi, hele diplomatik dokunulmazlığı olan  büyükelçiler kanalıyla geliyorsa ülkenizde kaç tane sanal baz istasyonu dolaşıyordur Allah bilir..." Yakın zamanda okuduğum bir haberde, Almanya'da stratejik öneme sahip bazı yerlerde daktilo kullanılmaya başlandığını okumuştum, Gelişen teknolojiyle aynı oranda artan  bilgilerimize uzanan tehdit korkusu, teknoloji çağında bizi nostaljik yaşamaya mahkum  edecek sanırım....

Selam ve Dua ile Hoşçakalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer İnal Arşivi