Hamdi Bağcı
Hamdi Bağcı Ahmet Davutoğlu Geliyor Başka Konuyu Konuşmaya Gerek Yok

Ahmet Davutoğlu Geliyor Başka Konuyu Konuşmaya Gerek Yok

Dün enteresan bir gündü, birkaç farklı insanla Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun Konya ziyaretini konuştuk, bugün konumuz bu olacak.

Elbette bu konularla birlikte Baro Seçimleri ile ilgili de bir gündem var.  Size şunu diyebilirim, yazmıyorsak bildiğimiz var, aceleci olmaya gerek yok, en doğrusunu bulalım, en doğru ve kimseyi incitmeyen haberi size verelim.

Onun için sizden ricam lütfen bu günlerdeki bilgi kirliliğine itibar etmeyin, Sayın Ahmet Sorgun Ağabeyle de, Sayın Hasip Şenalp Ağabeyle de olayı ayrıntılarıyla konuştuk konuşuyoruz, gelecek haftayı bekleyin ve gelecek hafta bu konuları birlikte değerlendirelim.

Ve gelelim Ahmet Davutoğlu konusuna…

Evet, ne yazık ki Ahmet Davutoğlu Konya’da bir konu haline dönüşmüştür.

Biz Başbakanımız, Konyamızın Ağabeyi, Büyüğümüz, Kıymetlimiz Ahmet Davutoğlu konusunda yazarken aslında çok netiz, biliyoruz ki bir dava adamından bahsediyoruz Ahmet Davutoğlu derken…

Ahmet Davutoğlu derken;

Bir idealden, bir duruştan, bir varoluştan, bir medeniyet özleminden, bir hülyadan bahsediyoruz.

Selçuklu’nun taşları nakış nakış işlemesinden, İmamı Rabbani’nin bütün Hindistan’ı karşısına alarak İki Cihan Güneşimizin yolundan çıkmamasından, İmamı Gazali’nin aşk için bugünkü anlaşılır hali ile YÖK Başkanlığını bırakıp Şam yollarına revan olmasından,

Kudüs’ü fetheden Selahattin Eyyübi’nin, “Zaferin sahibi Allah’tır” diye bütün dünyaya haykırmasından bahsediyoruz.

Biz Ahmet Davutoğlu derken;

Cebeli Tarık’ta gemileri yakmanın, Endülüs’te görkemli ve görkemli olduğu kadarda bizleri hüzünlendiren bir İslam Medeniyetinden, Myanmar’d inleyen bebelerden, Afrika’da Osmanlıyı bekleyen güneşin kavurduğu gönüllerden,

Aslanları terbiye eden Hasan El Harakani’den bahsediyoruz.

Ahmet Davutoğlu derken;

Bin kova aşk içip de yine de insanlığı terbiye ile görevlendirildiği bilinciyle kendinden geçmeyen Mevlana’dan,

Yunus gibi Taptuk’un kapısına meftun olan ve her dem taze kalan sevdadan bahsediyoruz.

Ahmet Davutoğlu derken;

İstanbul Surlarını yıkmanın yolunu karadan gemi yürütmek olduğunu bilen ve “ya ben İstanbul’a alacağım, ya İstanbul beni” diyecek kadar yiğit Fatih Sultan Mehmet’ten

Bahsediyoruz.

Tamam, bunu anladık da, peki Konya Ahmet Davutoğlu deyince ne anlıyor?

Şunu ifade edebilirim, Konya artık bu konularda netleştirmelidir kendini. Ahmet Davutoğlu demek bir idealdir ve herkes bunu bilmelidir.

Ahmet Davutoğlu’nu dışarı da arayan gafildir, Ahmet Davutoğlu bizimdir, daha öncede defalarca yazdım, özenle okuyan, okutulan, bir Anadolu Evladıdır.

Bizdir, bizim özümüzdür, bizim sözümüzdür, bizim kavlimizdir.

Onun için rica ediyorum bırakın Ahmet Davutoğlu’nu dünyalık sevmeyi, Ahmet Davutoğlu bizim onurumuz, gururumuzdur. Etkili olmak, birilerini yıkmak, sonra o birilerinin yerine başka birilerini koymak mücadelesi değildir Ahmet Davutoğlu.

Ahmet Davutoğlu, Konya’yı nasıl geleceğe daha iyi taşıyabiliriz, mücadelesini takıntısız bir şekilde vermektir.

Ahmet Davutoğlu ümmete daha fazla nasıl faydalı oluruz sorusunu kendimize sormak ve doğru yanıtlar vererek bunun mücadelesini yapmaktır.  

Ahmet Davutoğlu kaybolan gençliğimiz okumanın, yazmanın ne olduğunu anlasın diye mücadele etmektir. Gençliğimizi kendi medeniyet değerlerimizle nasıl yetiştireceğimizin yolunu bulmaktır.

Sokakları dolduran çağın oyuncağı kızlarımızı, erkeklerimizi dert etmeyen zavallı, Ahmet Davutoğlu’nun yanında yer alsan ne olur?

Birilerini yıksan ve oralara sen gelsen ya da senin onay verdiklerin gelse ne olur?

Gençliğin kaybolurken sen dünyayı yönetsen ne olur?

Onun için diyorum ki, ağabeyler, büyüklerim, dostlarım, kardeşlerim gelin bugün şu nefretin, kinin, şeytanın, nefsin, hırsın oyuncağı olmayalım.

Bunu başarabiliriz, biz bu şehir için, bu ülke için, ümmet için, insanlık için atan kalpler olabiliriz, birbirimizin ayağından çekmeye gerek yok, düşmanlık yapmaya gerek yok, nefsimizin oyuncağı olmaya gerek yok.

Ey kardeşim Rabbimin vermediğini verecek mi var şu dünyada, ya da Rabbimin verdiğini engelleyecek mi var dünyada?

Aklımızı bölmemize gerek yok, Ahmet Davutoğlu ile aynı kareye girsen de, girmesen de, aynı masada yemek yesen de yemesen de onun davasını anlayamamışsan ne anlamı var?

Ağabeyimiz, büyüğümüz, bizden birisi, dava önderlerimizden Ahmet Davutoğlu’nu, önemli olan samimi bir şekilde yarın karşılayabilmektir mesele.

Bu davanın neferi olarak samimiyetle çalışabilmektir bütün mesele…

Bir birimizi yeme değil, birbirimizi sevme günündeyiz aman karıştırmayın… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamdi Bağcı Arşivi