Mohd Manazir
Mohd Manazir Biz Sizden Siz Bizdensiniz Diyelim-3

Biz Sizden Siz Bizdensiniz Diyelim-3

               Geçen haftaki yazımızın davamı olarak Hindistan’da Mughal Dönemi ve bu dönemden bize kalan tarihi ve edebi eserlerle başlarsak yazımızın “Biz Sizden Siz Bizdensiniz Diyelim” başlığı daha anlaşılır hale gelebilir. Bir zamanlar Hindistan altın kuş ( İndia was the golden bird)  olarak tanınırdı fakat İngilizlerin oyunundan dolayı Hindistan’ın böyle bir isme sahip olduğu birçok Hintli tarafından bile bilinmiyor maalesef. Ve Hindistan’a gelen hükümdarların çoğu iradeten Hindistan’ın iç ve dış ilişkilerini zayıflatmak ya da burada bulunan ma’deniyatlarını gasbetmek için gelmiş ve böyle bir niyetle gelenlerin her biri işini çok kurnazlıkla bitirip ortadan kaybolmuş veya kendi fikrine uyan birini arkasından bırakıp gitmiş ki başladığı işi sona erdirsin.  İşte Hindistan’a hüküm sürenlerden biri de Babürşah ve sülalesi olmuştur. Bu dönem, Mughal Dönemi 1526-1857 olarak bilinmektedir. Bu dönemin bazı hükümdarları  Veliyullah, Sufi, Feyyaz halk tarafından sevilen bir hükümdar olarak bilinir. Ancak dönemin bazı hüküdarları ise İngilizlerin Hindistan’a girmesine sebep olmuştur diye tarihi kitaplarda geçmektedir ve halk tarafından pek sevilmemektedir. Unutmadan şunu da söylemk istiyoruz ki, İngilizlerin Hindistan’a ayak basmalrı ülkenin kaderini  değiştirecek merhalelerin ilk adımı olmuştur.  Bu yüzden Mughal Dönemini seven sevmeyen karşı karşıyadır. Ve yeryüzü her zaman iyi ve kötü insanın bulunduğu bir melcedir. Lakin iyi insan tarihin evraklarında kendisine yer ayırırken öbürü ise kendisine kötü laf söylettirir.

                  Her neyse bu dönem Hintliler için büyük bir şeref ve gurur duyulacak bir dönem  olmuştur.  Çünkü bu dönem, gelecek nesillerine öyle tarihi ve edebi eserler bırakmıştır ki Hindistan’da doğan büyüyen her şahıs kendisini şanslı saymaktadır. Bu dönemin başka büyük bir feyzi daha vardır ki bir Hintli Urduca, Hintçe bildiği için Farsça ve Arapça kolay öğrenir ve dört beş tane bölge diline de hakim olabilir aynı zamanda şiir ve  edebiyatta da yetenekli olur. Ve bunun sebebi ise, Babür İmparatorluğunda Hindistan dilin Farsça olmasıdır. Türk edebiyatındaki  “Sebk-i Hindi Akımı” da Hindistan’da Babürlü Hint-Türk hükümdarlarının saraylarında farsça yazan ozanlarca geliştirilmiştir. -Çünkü bu dönemin ilk hükümdarı Babürşah, bizzat kuvvetli bir şair olmakla beraber tasavvuf, fıkıh ve edebiyat konularında da eserler kaleme almıştır. Babürname Çağatay dilinde yazarak Türk diline de can vermiştir. Bu dönemde edebiyat dışında birçok saray hayır müesseseler, camiiler, köprüle de yaptırıldı. Ve gelen her Türk hükümdarı Hidistan’ı her yönüyle zengin ve görkemli bir ülke haline getirmeye çalışmıştır.- alıntı)  Türkler bu ülkeyi sömürmek yerine birçok şaheser,  olağanüstü  yapıtlar ve anıtlar vermiş  bugün bu eserlerle her Hintli tefahür eder hele bir Müslüman. Türklerin Hindistan’a gelmesi Hint Müslümanları için karanlıkta güneşi görmek gibi olmuştur çünkü bugün Hint devleti istemezse bile bir Müslümanın yapıldığı eseri -Kırmızı Kale-’den özel günlerde halka seslendirir.  Demek istediğimiz sey şudur ki Mughal Dönemi Hindistan’a binlerce edebi ve tarihi eserler vermiştir ve bu eserlerin hepsi burada sayımak da gerek duymuyoruz. Hülasaten şunu söylemek istiyoruz Hindistan’da Türk Müslüman hükümranların olması tüm Hint Müslümanları için bir gurur ve şereftir bu yüzden “Biz Sizden Siz Bizdensiniz Diyelim” başlığı ile Türkiye, Hindistan arasındaki bağlarını anlatmaya çalıştık. Dua ve Selam ile...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mohd Manazir Arşivi