Biri 20 yıl diyor diğeri serbest bırakıyor...
FETÖ, PKK ve bilimum terör örgütü ile batı ajanları toplumun zihinsel ve kültürel ayarlarıyla artık buradan oynuyor.
Zaten son günlerde revaçta olan Suriyeli meselesi, yine geçtiğimiz akşam ortaya çıkan türban tartışması hep bu anlayışın argümanı.
Bu argümanları piyasaya sürenlerin niyetinin masum olduğu düşünülemez. Hele ki ordumuzun ÖSO ile birlikte Kuzey Suriye’ye çok büyük bir operasyon yapacağının işaretleri ortaya çıkınca daha bir anlam kazanıyor.
İşin komik tarafı ise bu argümanları en fazla kullananlar kendilerini milliyetçi olarak tanımlayan insanlar…
Mesela Sinan Oğan gibi… Sinan Oğan’ın sağlıklı bir ruh yapısına sahip olduğuna asla inanmıyorum. Paranoyaklaşmış…
Ya da uydurma bir fotoğrafı paylaşarak Suriyelilere vatandaşlık verildiğini iddia eden koskoca Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’na ne demeli?… Ortada doğru düzgün kanıt yok, sadece bir fotoğraf kullanarak atış serbest yapıyor kocaman adam… Bu paylaşımları bilerek mi yoksa bilmeyerek mi yapıyorlar artık bilemem… Oysa bilim yalanı kabul etmez. Yalana dayanan hiçbir şeyi ciddiye almaz. Bu nasıl bilim adamlığı?
Sosyal medya artık bir savaş cephesi ruhiyetine büründü. Her şey algı yönetimiyle planlanıyor.
Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarlada poz verdiği ve servis edilmemesi gereken galoşlu fotoğraf bile bu algı yönetiminin argümanı.
Yeri gelmişken, o fotoğrafı servis eden kişi bir gazeteci mi yoksa Cumhurbaşkanlığı çalışanı mı o da iyi araştırılmalı… Eğer gazeteciyse başarı, Cumhurbaşkanlığı çalışanıysa iş bilmezlik ya da art niyet…
Toplumsal başka bir sıkıntımız ise ölçüsüzlüğümüz… Sevdik mi can veriyoruz, vur deyince öldürüyoruz…
Pendik’te yol kesip insanlık dışı davranan baklavacılar için savcı 20 yıl istedi. Ki bence cinayet işleyenin ya da teröristlik yapanın 8-10 yıl yattığı bir ülkede bu ceza çok abartılı olurdu… Fakat işin asıl bomba tarafı ise işin sonunda ortaya çıktı…
Savcının 20 yıl istediği bu şahsiyetleri hakim serbest bıraktı…
Buyurun buradan yakın… Hukuk kendi içinde farklı dengeleri barındırır ama bu kadar da dengesizliği barındırmaz herhalde…
Birinin 20 yıl dediğini berikisi serbest bırakıyor…
Aslında işin arka planında sosyal medya yatıyor. Eğer sosyal medya tepkisi olmasa eminim ki o şahıslar elini kolunu sallayarak gezecekti. Sosyal medyanın bu iyi tarafı gibi bir de kötü tarafı var.
Sosyal medya iyi ki vardı, o adamlar gözaltına alındı.
Sosyal medya keşke olmasaydı, 20 yıl hapis abartılı bir talep.
Sosyal medya iyi ki var, hakimin serbest bıraktığı o adamlar tekrar gözaltına alınabilir…
Olay tam olarak böyle aslında. Sosyal medya baskısı nedeniyle hukukçuların da dengesi bozuldu.
Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi kararı siz verin. Ama hukuk normlarını bir kenara bırakıp sosyal medya baskısına göre kararlar almanın adaleti tesis edeceğine inanmıyorum.
Çünkü yazımın başında da belirttiğim gibi, sosyal medya her türlü operasyona, kara propagandaya, algı yönetimine ve manipülasyona açık.
Siyasetimiz, hukukumuz hatta ekonomimiz bile sosyal medyanın baskısına maruz kalıyor.
Sosyal medya fenomenlerinin attığı tweetlere göre şekil alan yasama-yürütme-yargı sistemi sağlıklı işleyebilir mi?
Ben en çok da savcı ve hakimlere üzülüyorum. Bir stad dolusu holiganın uğultusu arasında, maç yönetmeye çalışan futbol hakemi gibiler… Kimseye yaranamıyorlar…