Bera Holding’te neler oluyor?
Bugün size, Anadolu sermayesinin yükselişinin nasıl engellendiğini hatırlatacağım.
90’lı yıllarda Anadolulu işadamları ‘Holdingleşme’ başlığı altında çok önemli hamleler yaptı. Başta Konya olmak üzere, Kayseri, Yozgat gibi birçok ilde ‘Holdingleşmenin’ ilk tohumları atıldı.
Konya’da kurulan Kombassan Holding, 1990’lı yılların başlarında ortaya çıkmaya başlayan bu holdinglerin en önemlisi ve ilki oldu. Kombassan Holding’in o günkü şartlarda genellikle Anadolu insanından ve gurbetçilerden topladığı sermayeyle önemli yatırımlar yapması, o dönemlerde Anadolu’nun makus talihinin değişmesi yolunda atılan ilk ve en önemli adımdı.
Çok farklı alanlarda, çok hızlı bir büyüme iştah kabartıcıydı doğrusu.
Petlas, Faisal Finans, Air Alfa gibi önemli şirketler göz kamaştırıyordu. Düşünebiliyor musunuz, Konya’nın 1990’lı yıllarda bir havayolu şirketi bile vardı. Bugün ayakta kalsaydı belki de Türkiye’nin birçok iline ve Avrupa’nın pek çok noktasına Konya’dan direk uçuş yapabiliyor olacaktık…
Böylesine iştah kabartıcı bir yükseliş, diğer insanları da bu yolla yatırım yapmaya sevk etti. Fakat kötü niyetli insanların da aynı yoldan giderek değişik tabela holdingleri kurmasıyla ve özellikle yurt dışında yaşayan birçok insanı dolandırmasıyla, bu sistem en büyük zararı gördü.
Kombassan gibi birkaç istisna hariç; aslında o dönemin ‘Çiftlik Bank’larıydı holdingler…
Çoğu tabeladan ibaret olan, ağzı laf yapan aracılarla milyonlarca lira vurgun yapan, maketlerle, resimlerle fabrika, konut, iş yeri temelleri atan kuruluşlar haline gelmişlerdi.
Bu kötü niyetli insanlar yüzünden, Kombassan, İttifak, Yimpaş gibi çok ortaklı holdinglere karşı kamuoyunda da bir önyargı oluşturuldu. Sürekli yıpratma kampanyaları, aşağılama, küçümseme hatta iftiraya varan şeyler yaşandı…
Oysa 100 bine yakın ortağı olan Kombassan Holding’e açılan bu savaşın arkasında aslında başka emeller vardı. Bu karalama kampanyaları ve itibar suikastı nedeniyle güven ortamı sarsıldı. Holdingde parası olan birçok ortak parasını çekmek istedi, mahkemeler, soruşturmalar, hacizler derken maalesef milletin alın teri olan parası çarçur edildi.
Halbuki, Türkiye’de tek holding Kombassan ya da Anadolu’nun sermayedar olduğu holdingler değildi…
Günümüzde Türkiye ekonomisinin önemli oyuncusu olan koyun, keçi, saman gibi holdingleri o dönemde gündemine alan kimse yoktu. Dahası, Anadolu sermayesi üretim yaparken, İstanbul sermayeli büyütülmüşler, ithalat ve montajcılıkla avanta topluyordu.
Garibim Anadolu halkı da onların ithal ettiği ve montajladığı kağıttan tenekeleri almak için sıraya girmişti…
Çünkü o büyütülmüşler ‘Yeşil Sermaye’ değil, destekçi sermayeydi…
Nitekim 28 Şubat süreciyle başlayan dizaynla, ‘İslami Holding’ diye etiketlenen bu oluşumların canına ot tıkandı adeta. Kamuoyunda öyle bir algı oluşturuldu ki, bunu en iyi örneklerinden birisi dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in ABD ziyaretinde yaşan şu olay…
Ecevit ile birlikte ABD'ye gidecek yaklaşık 100 kişilik işadamları listesinde yer alan Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Bayram'ın, uçakta yer olmadığı gerekçesiyle Başbakan'ın uçağı ile gitmesine o dönem izin verilmiyor. ABD'de 250 şubeli bir firması bulunan Haşim Bayram'ın başka bir uçakla gitmesi isteniyor.
28 Şubat sürecinde, Anadolu sermayesi çoğu kez, Mali Suçları Araştırma Kurulu'nun ya da SPK'nın incelemeleri ile karşı karşıya kalmışlardı. Ve bu şirketler, devletin diğer şirketlere verdiği desteklerden de yoksun bırakılmıştı.
Örneğin Eylül 1997 tarihli, 89 sayfadan oluşan “gizli” ibareli belgede yer alan şu satırlar dönemin generallerinin irticaya karşı alınması gereken tedbirler bahanesiyle bu holdinglere nasıl hayat hakkı tanımadığının en önemli göstergesi: “Siyasi İslam'a maddi destek sağladığı iddia edilen Kombassan, İhlas, Yimpaş gibi şirketler yakın takibe alınmalı. Büyük şirketler yanında, siyasi İslam'a maddi destek sağlayan, küçük şirket ve iş adamları tek tek saptanıp gereği yapılmalıdır. Ambargo uygulanarak etkisiz hâle getirilmelidir. İslami hareketin liderleri hakkında dezenformasyon uygulanmalıdır. Gerektiğinde baskı, zorlama, sindirme, pasifizasyon, yalan, iftira, inkar (Hakaret ve küfür hariç) gibi yöntemlerle mücadele etmeliyiz. Mücadele savunmadan çok taarruz şeklinde olmalı, karşı taraf savunmada bırakılmalıdır”…
Hatta sırf bu saiklerle Kombassan Konyaspor’a o dönemde yapılan haksızlıklar bile dün gibi hatırımızda…
Daha sonra bir daha iki yakaları bir araya gelmedi holdinglerin. Siyaset çözüm üretmedi. Yargı da.. Sorun büyüdükçe büyüdü…
Süreç içerisinde, Kombassan’a içeriden ve dışarıdan çok sayıda operasyon yapıldı. Holdingin içinde bulunan bazı isimlerin fırsatçılık yapması, FETÖ’nün sermaye operasyonları, davalar, mahkemeler derken bir hikayenin sonuna gelinmişti…
Sonraki süreçte Kombassan adını Bera olarak değiştirdi. Hissedarlarının hakkını korumak için SPK ya girdi. Ama olumsuzluklar yakalarını yine bırakmadı.
Geçtiğimiz günlerde TBMM’de yapılan bir düzenlemeyle bu olumsuzluklar bir nebze olsun hafifletildi.
“Biz ortak değildik borç vermiştik” diyerek verdikleri paraları faiziyle almak isteyenlerin açtıkları davalar düştü. Mahkeme artık bu kişileri alacaklı değil, ortak hükmünde kabul ediyor.
Konuyla ilgili olarak düzenlenen basın toplantısında geçtiğimiz gün Ali Rıza Alaboyun bütün ayrıntıları anlattı. Haberini de gazetemizde okudunuz zaten.
Alaboyun, üretim ve istihdamın önünü açacak olan, 5 bin kişinin evine ekmek götürdüğü bu şirketin içinin boşaltılmasına mani olan düzenleme için TBMM’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etti.
Alaboyun, Kombassan’ın yani Bera Holding’in Konya’nın bir değeri olduğunu ifade ederek Konyalıların sahip çıkmasını istedi.