Hayrettin Atak
Hayrettin Atak Bak şu Milli Görüşün geldiği noktaya?

Bak şu Milli Görüşün geldiği noktaya?

Geceleri afiş asıyor, gündüzleri Belediye Başkan Adayı ile kapı kapı Bornova’yı dolaşıyordum…

Son bir hafta özellikle iyice yoğunlaşmıştı. Uykusuzdum…

18 yaşına gideli birkaç ay olmuş ve ilk defa oy kullanacaktım… Ama asıl heyecan bu değildi… İlk defa bu kadar yoğun içindeydim siyasetin, ondan…

Refah Partisinin yıldızının parladığı günlerdi… Bütün Türkiye’de. İzmir’de değil tabi…

30 binlik üniversitede 30 kişi ya varız ya yokuz… Ama heyecanlıyız, umut doluyuz… Bırakın Belediye Başkanlığını almak oyumuzu birkaç bin artırsak mutluluktan uçacağız…   

Ve seçim günü... Tabi ki sandıklardan birinde görevliyim…

Ufak kavgalar ve ateşli tartışmalar yaşandı gün boyunca sandık başında. Herkeste bir Refah Partisi korkusu var… Tüm İzmir’de olduğu gibi o sandığın başında da… Hatta bugün olduğu gibi… O nedenle tüm tartışmalar Refah Partisi ve Milli Görüş çevresinde şekilleniyor… Her lafın başında ve sonunda Milli Görüşün partisi var…

Her tartışmayı kazasız atlattık…

Oy verme saati bitip sıra sandık başındaki görevlilere gelince, unuttuğum bir noktayı sormak zorunda kaldım diğer görevlilere;

Peki ya muhtarlık seçiminde? Hangisine oy vereceğim… Cep telefonu henüz icat edilmemiş!

Nede olsa her oy bir kurşun… Boşa atamayız, harcayamayız… Ama iki adaydan hangisine verecektim o oyu…

Odaya girmeden sandık başındakilere sordum; Herşey iyide muhtar seçiminde hangisine vereyim peki? 

İki aday vardı? Biri on yıllardır muhtardı… Diğeri muhtarı yerinden etmeye çalışan genç bir kız çocuğu…

En sağından en soluna hepsi ağız birliği yapmışçasına hali hazırdaki muhtara oy vermem gerektiğini söyledi. Çünkü çok iyiydi adam. Çok mahirdi… Muhtar gibi muhtardı vs…

Girdim odaya ve oyumu verdim… Tabi ki o genç kız çocuğuna…

Muhaliflik olsun diye değil… Milli Görüşçü olmanın gereğinin bu olduğunu düşündüğüm için…

Onlar gibi düşünemez onlardan biri olamazdık...

Anti-tez değiliz biz ama Hristiyan ve Yahudilerin saçını kestirince Rasülullah’ın uzatması, onlar uzatınca kestirmesi gibi… Düşman oklarını takip etmek gibi bir şeydi bu o gün benim için…

Çünkü biz derdi ‘Değil sadece Türkiye, tüm ümmet, tüm mazlumlar ve tüm dünya olan insanlardık’ Ve dünyayı çıktığı rayına yeniden oturtmak gibi bir idealimiz vardı… Bu sebeple herkes gibi hareket edemez, derdi bizim derdimiz gibi olmayanlarla aynı düşünceleri paylaşamazdık… Kısaca derdi dünya olanla aynı düşünceyi taşıyamaz aynı hareketi yapamazdık…

Sonuçta sandıktan o kız çocuğuna tek bir oy çıktı…

O kazanamamıştı ama ben kazanmıştım… Düşmana benzememiştim…

Bunu neden anlattığıma gelince;

Hürriyet gazetesi yazarının bir başlığı; 48.4’ün 2019’da Başkan adayı kim olmalı?

Ne oldu şimdi… Artık o 48.4’ün içinde mi Milli Görüş… Onlardan birisi mi oldu? 48.4’ün içindeki herhangi biri gibimi… İsmi onlarla birlikte mi anılacaktı?

O gün benim yaptığım yanlış mıydı yani?

Yoksa bugünkülerin yaptığı mı?

Nihayetinde;

Atılan o başlık benim bile zoruma gitti. O kadar ki günüm olmamasına rağmen yazı yazdım…

Sizin zorunuza gitmedi mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi