Afgan Faşistleri İle 28 Şubat’ın Zalimleri Kardeştir!
Faşizmin özel bir yorumu, islam karşıtlığının saha uygulaması AR_GE’si işlevi gören Afganistan üzerine biraz düşünmek, değerlendirme yapmak gerekiyor.
Post-truth çağının en iğrenç uygulamaları bu coğrafyada yaşanıyor. Gerçek ile görüntünün bu kadar ayrıştığı zulmden herkesin malumatı olmasına rağmen insanlığın sadece izliyor olmasını gelecek nesiller nasıl değerlendirecek merak ediyorum.
Bugünkü dünyanın siyasi haritasının şekillendiği 1. Dünya Savaşı sonrasında sömürgeleştirilemeyen 3 islam ülkesi vardı. Türkiye, İran ve Afganistan…
Türkiye ve Afganistan benzer tarihin çocukları...
Bizim kurtuluş mücadelemizin başladığı tarih 19 Mayıs’tan 16 gün önce 3 Mayıs 1919’ta İngiltere’ye karşı kurtuluş mücadelesi başlatan Afgan halkı bizim Mudanya ateşkesimizden 41 gün sonra 22 Kasım 1922’de bağımsızlığına kavuştu.
Yani demek istiyorum ki;
Türkiye ile Afganistan 1920’li yıllarda aşağı yukarı benzer koşullarda idi. Bugün Afganistan’ın içine düşürüldüğü durum, İsrail’in son 20 yıllık devlet politikası haline getirdiği ‘İsrail’e 500 kilometrelik bir coğrafyada işleyen devlet sistemi, hiyerarşik ordu bırakmama’ stratejisinin işlediğini göstermektedir. 15 Temmuz 2016’daki FETÖ kalkışmasının hedefinin ordunun hiyerarşik birliğin ve işleyen devlet sistemini akamete uğratmaya matuf olduğunu biliyoruz, çok dikkatli olmalıyız.
Afganistan deneyimi de bize bunu tekrar söylüyor. Son 5 yılda muhalefetin kurgusunun da ‘Yönetilemeyen Türkiye’ stratejisi olduğu o kadar açık ki…
Muhalefet, bir gün mülteci sorununa dikkat çeker ‘açın sınırları’ der bir başka gün de faşizm soslu mülteci düşmanlığı açıklamaları yapar. Bir gün mülteciler için ‘ülkelerinde güvenliği sağlamalıyız.’ der, bir başka gün ‘ne işimiz var Suriye’de!’ der. Bir gün ‘milli çıkarlarımız Akdeniz’de neden savunulmuyor?’ der, bir başka gün ‘Yunanistan’la savaşa mı giriyoruz?’ der. Bu kadar zik zak bir amaca matuf olması gerekir ki o amaç bellidir ‘Yönetilemeyen Türkiye’
İnsanlıktan zerre miktarı nasiplendi isek yüreğimizin sızlaması gereken bir olay yaşadık. Emperyal ABD, Afganistan’ı terk ederken değer verdiği işbirlikçilerini 6 aydır tahliye etmekte idi. Nispeten daha değersiz işbirlikçileri içinde birkaç uçak ile son bir tahliye operasyonu daha yaptı. Ancak işbirlikçi sayısı o kadar fazla idi ki tahliye mümkün olmadı. Uçağın tekerlerine, kanatlarına tutunmuş işbirlikçilerin uçağın havalanması ardından düştüğü gördük. Canımız yandı, işbirlikçi dahi olsa insandır. Efendilerine yıllardır verdikleri hizmet yok sayılarak ölümleri magazin formunda efendilerince izlendi. Hatta ‘Kabil Atlama Kulübü’ baskılı tşört ile insanlıktan nasiplerinin olmadığı da deşifre edildi.
Batı emperyalizmi böyledir. Aynısını Fransa’nın Cezayir’i işgalinde vatanına ihanet eden Cezayirli işbirlikçi Harkilerde de yaşamıştık. ABD ile işbirliği yapan Vietnamlılarda da…
Emperyalizmin çalışma sistematiği değişmiyor. Kullan, at!
Afganistan dramının bir ilginç noktası da;
Ülkemizde, 28 Şubat’ta seküler eğitim kurumlarında eğitim görmek isteyen mütedeyyin kadınların eğitim hakkını engelleyen, okullara sokmayan aktörler ile Afganistan illüzyonunda yaşananları kadın teması üzerinden servis eden modernleştirilmiş dünyaya mesaj veren illüzyonun komedyenlerin aynı kimlikler oluşudur. Demek istiyorum ki;
Afganistan’ın hegemonları da, 28 Şubatın hegemonları da aynı siyasi stratejinin uygulayıcısıdırlar, aynı psikolojiden beslenmektedir.
1980’den beri dünyanın 2 büyük emperyalistine vatanlarını çiğnetmeyen, Gazneli Mahmut’un torunlarının birliği sağlayamamasının yarattığı dram için çok şey söylenmeli ama sadece susacağım.