AA ve TRT’ye teşekkürler
İsrail ordusu bir yandan Gazze Şeridi’ne düzenlediği yoğun hava saldırılarıyla masum insanları katlederken diğer yandan da gerçekleştirdiği vahşetinin görüntülerinin tüm dünyaya ulaşmasından ve Filistin halkına desteğin çığ gibi büyümesinden korkuyor.
İsrailli yetkililerle yaptıkları toplantılarda kendilerine iletilen talebe olumlu cevap veren sosyal paylaşım siteleri yöneticileri, işgalcilerin zulmünü ve ihlallerini deşifre eden paylaşımlara sansür uygulasalar da sosyal medya kullanıcılarından Filistin halkına gelen dev gibi destek dalgaları karşısında aciz kaldılar.
Filistin direnişinin füzeleri İsrail’in Demir Kubbe’sini delik deşik ederken Filistin halkına destek verenlerin paylaşımları da sosyal medya sansürünü adeta kalbura çevirdi.
Gerçeklerin en yalın haliyle tüm dünyaya ulaşmasını istemeyen İsrail, Gazze kentinde içinde Katar el-Cezire televizyonu ve ABD merkezli haber ajansı Assciated Press (AP) gibi uluslararası medya kuruluşlarının ofislerinin de bulunduğu binayı yerle bir etti.
Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü Serdar Karagöz, AP ve el-Cezire çalışanlarına AA’nın Gazze’deki ofisini kullanabileceklerini söyleyerek Türkiye’ye yakışan güzel bir dayanışma örneği ortaya koydu.
AA ve TRT’nin İngilizce yayın yapan kanalı TRT World, İsrail vahşetini ve terörünü dünyaya duyurma görevini layıkıyla yerine getiriyor.
Her iki kurumda çalışanlar ve özellikle de Filistin’de savaş koşullarında görev yapan meslektaşlarımız teşekkürü ve takdiri fazlasıyla hak ediyorlar.
AA’yı ve TRT’yi Arapça, İngilizce ve diğer başka dillerde yayın yapar hale getiren stratejik aklı da mutlaka kutlamamız gerekiyor.
Bugün dünya artık Filistin’de yaşanan gelişmeleri takip etmek için olaylara İsrail penceresinden bakan ve işgalcilerin yalanlarını servis eden Reuters gibi ajanslara mahkûm değil.
AA, Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından haberler aktarmakla kalmıyor, bazen çok yararlı bilgiler de veriyor.
Örneğin geçenlerde yayınladığı bir görselde Mescid-i Aksa’yı ayrıntılarıyla tanıtıyordu.
Filistin’de yaşanan savaşı tetikleyen iki gelişme oldu.
Birincisi, Filistinli bazı ailelerin Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki evlerine işgalcilerin el koyma girişimleri.
İkincisi, işgal güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin mübarek Ramazan ayında Mescid-i Aksa’ya düzenlediği baskınlar.
Mescid-i Aksa Müslümanlar için ne kadar önemliyse Müslümanların Mescid-i Aksa hakkındaki bilgileri de maalesef o kadar az.
Bir de sağda-solda yayılan her bilgiye inanan ve çok önemli bir şey keşfetmiş gibi Kubbetu’s-Sahra’nın Mescid-i Aksa olmadığını, bilakis Kıble Mescidi’nin Mescid-i Aksa olduğunu iddia edenler var.
Neymiş efendim, Siyonistler Mescid-i Aksa’yı unutturmak için kasıtlı olarak Kubbetu’s-Sahra’yı öne çıkarıyorlarmış!
Kubbetu’s-Sahra gibi Kıble Mescidi’nin de Mescid-i Aksa’nın sadece bir parçası olduğunu, Mescid-i Aksa’nın kapılarıyla, duvarlarıyla, içindeki mescitlerle ve diğer yapılarla 144 dönümlük alanın tamamı olduğunu anlatmaya çalışsan da nafile.
Mescid-i Aksa’nın dikkat çekici bir parçası olduğu için görüntülerde Kubbetu’s-Sahra’nın öne çıkmasının sorun teşkil etmediğini, Hamas’ın kanalı el-Aksa televizyonunun logosunun Kubbetu’s-Sahra olduğunu, Mescid-i Aksa’nın göbeğinde ve en yüksek noktasında yer aldığı için Yahudilerin mabetlerini inşa etmek istedikleri alanın bizzat Kubbetu’s-Sahra’nın bulunduğu tepe olduğunu söylesen de anlamıyorlar.
“Ne yani, işgalciler Kıble Mescidi’ne dokunmasalar fakat Kubbetu’s-Sahra’yı yıksalar Mescid-i Aksa’ya hiçbir şey olmamış gibi mi yapacağız?” diye soruyorsun, cevap yok.
Dilerim AA’nın o güzel görseli en azından bazılarının kafa karışıklığını giderir ve Mescid-i Aksa hakkında doğru zannettikleri yanlış bilgilerini düzeltmelerine vesile olur.