Esra Doğan
Esra Doğan Zafiyet sende mi, bende mi ya da kimde?

Zafiyet sende mi, bende mi ya da kimde?

Herkesin dilinde bir “güvenlik zafiyeti” söylemidir gidiyor. Kimileri hükümeti, kimileri güvenlik güçlerini ağır bir dille eleştiriyor. Bu insanlık suçu birilerine yamanmaya çalışılıyor. Bir olay oldu mu yorum yapanı çok olur.

Önceden bir mahalleye, o mahallede ikamet etmeyen biri girdiğinde kimin akrabası, kimin arkadaşı olduğu bilinirdi. Yabancı bir sima ise, kim olduğu ya da kimi aradığı sorulurdu. Bu bahsettiğim çok uzak değil, yakın bir zamana kadar böyleydi.

Komşularımızın hepsiyle tanışırdık. Sabah kahvelerimiz meşhurdu. Herkes bir saatliğine işini, gücümü bir kenara bırakır, bir komşuda toplanıp kahvelerini yudumlardı. Mahallenin Güzin ablası annem olduğu için bizim gelen gidenimiz daha çok olurdu. Bu sebepten ötürü belki de mahalleye giren-çıkan çetelesini tutan mahalle eşrafını en yoran ailelerden biriydik.

Hayatlarımızda “mahalle” kavramı vardı. Herkesin birbirini tanıdığı, tanımakla kalmayıp muhabbet ettiği, ailece akşam oturmalarına gittiği bir mahalle hayatı vardı. Samimiyetin, doğallığın, sevginin ve saygının ön plana çıktığı, art niyetin olmadığı, birinin diğeri arkasından dedikodusunu yapmadığı bir ortamdı.

Evimizde eşyalar ikinci, insanlar birinci plandaydı. Döküldü, saçıldı derdi olmazdı. Rahatlık önemliydi. Evin içinde saklambaç bile oynardık. Oyunlarımız vardı, kendi kendimizi avuttuğumuz oyunlarımız.

Mahalle halkı birbirinin güvenlik görevlisiydi. Asayiş onlardan sorulurdu. Sıkıntılı insanlar varsa onları takibe alırlar, hatasını gördükleri anda kendi elleriyle adalete teslim ederlerdi. Kim, ne işle meşgul, neye meyilli bilinirdi.

Bunları neden mi anlattım? Bu sıcacık, birlikteliği aşılayan, orada yaşayan herkesin birbiri tarafından korunduğu mahallelere koca koca “güvenlikli!” ucubelerin dikildiği gün mahalle kavramını yitirdik. Etrafında tanımadığı komşusu olmayan insanlar bu ucubelere taşınınca kültürünü unutup modernizm seline kapılarak kimseyi umursamaz oldu.

Evlerimizde müze gibi döşediğimiz odalarımız oluştu. Hiçbir zaman anlam veremediğim, bardakların ya da gümüş süs eşyalarının dizildiği vitrinler başköşelere konuldu. Çocukların bu odalara girmeleri yasaklandı. Eşyayı kullanmak yerine, onları bekleyen insanlar haline geldik. Çocuklar iki koştursa şikayetlenen komşular olduk. Muhabbetin yerini televizyonlar ve telefonlar aldı.

Birbirimizi kollamak yerine adamlar tutup kendimizi koruma yoluna gittik. Biz işimize, onlar ise asayişimize baktı. Siteye gelip gideni tanıyor muyuz ki, şüpheli olduğunu saptayabilelim! Yol aldığımızı sandık, ama yoldan çıktık.

Misafirlik kalktı, kafelerde buluşmalar başladı. Arkasını dönenin dedikodusu yapılır oldu. Hiçbir şeyi beğenmez, her şeyi eleştirir olduk.

Materyalistleri tekfir ederken bir yandan maddeci bir kimliğe bürünme yolunda olduğumuzu göz ardı ettik. Benliğimizden uzaklaştık. Şimdi ise bir zafiyetten bahsetmekteyiz. Şimdi bana söyler misiniz; zafiyet bende mi, sizde mi ya da kimde?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Doğan Arşivi