YENİ OSMANLICILIK-KÜRT SORUNU-KÜRESELLEŞME
Türkiye’de ortanın sağı diye adlandırılan siyasi kimlik sahipleri ırkçı devlet ideolojisini benimsememişlerdir. Kimi Kemalist ve sözde aydınlarca hep eleştiri konusu olan bu husus ise Kemalist ideoloji ile kurulan devletin çatısının yıkılarak paramparça olmasının önüne set çekmiştir.
'One Munite’ çıkışı ile Yeni Osmanlıcılık fikrinin tavan yaptığı tarihin üzerinden henüz beş yıl bile geçmemişken Türkiye iç barışa emin adımlarla ilerlemektedir. İslami persfektifi hamur yaparak, ırk persfektifinden önde tutan ve toplumu bir arada tutan şeyin ‘kan’ olamayacağı iddiaları savunucuları günümüzde Kürt meselesini çözme yolunda epey bir yol katetmiş durumdadır.
Şahsi kanaatim Yeni Osmanlıcılık akımının yeni Türkiye’yi eski köhne yapısından kurtarıp sorunlarını çözmüş ve dünyada önemli her meselede etkin halde olan bir Türkiye modeline salık vereceğidir. Fakat bu zihniyetle hareket ederken modern devlet anlayışları ile genelde küreselleşme özelde AB sürecinin de ıskalanmaması gerektiği düşüncesindeyim. AB’yi ıskalamamaktan kasıt ise illaki üyelik değildir. Sınırların kalktığı ve serbest piyasanın ve serbest piyasa ekonomisinin tavan yaptığı bir ortama dahil olmak, ‘Bırakın yapsınlar, bırakın gelsinler, bırakın geçsinler’ ideolojisini devletin başta ekonomi olmak üzere her alanına teşmil edilmesi ile yeni dünya düzenine dahil olunmalı; eğer dahil olunamaz ise de bu ortam bizzat oluşturulmalıdır.
Yanlışıyla doğrusuyla parçalanmış bir imparatorluğu moda mod mürşit kabul etmek bizi yanlış yollara sevk ederse de tarihi ve geçmişi ret fikirleri de aynı derecede tehlikelidir. Geçmişi yad etmeli, soruna teşhis koymalı, dünyayı doğru okumalı ve Fransız İhtilali’nin üzerinden geçen birkaç asrın ardından hala 1800’lü yıllardaymış gibi dünyaya bakılmamalıdır. Milli devlet anlayışı dönemsel işlevini tamamlamış ve tarihi oluşumunu geride bırakmıştır. Küreselleşme sürecinde; her dilden, her ırktan, her renkten insanların sınırları olmayan 'Dünya Devletinde' yaşayacağı ideolojileri yeni dünya düzeninin temellerini atarken Osmanlının yaptığı gibi gelişmelere kulak tıkamak Atatürkçülük olarak lanse edilmemelidir. Geçmişe özlem, geçmişi arzulamak, geçmişi yaşatmak olarak anlamlandırılan ‘gericilik’ Kürt sorununun çözümünde tek engeldir. Bir zamanların ilericileri, aydınları şimdi gericiliği can hıraç savunmakta ise akla iki soru gelir ; ya basiret gözleri kapanmıştır, yahut Kürt meselesini AK Partinin çözmesinden rahatsız olmaktadırlar.