Türkiye’ye kıtalar arası havaalanı kıskacı (2)
Sevgili Yeni Haber okurları, geçen hafta içi tam yazımı yazarken ABD’den sürpriz bir hamle geldi ve uçuşlarda elektronik cihaz yasağı kalktı. Ben de olayın biraz daha somutlaşması adına yazımı bir süre bekletmeye ve konumuzu şimdi ele almaya karar verdim.
Son yazımda, hava yolu şirketlerinin Avrupa kıtasındaki rekabetinden kalemim döndüğünce bahsetmiştim. Şimdi de o yazımın devamı niteliğinde bir şeyler anlatmaya çalışacağım.
Batı dünyasında süren havacılık rekabeti, uçuşlarda elektronik cihaz yasağıyla zirve yaptı. Üstelik bu yasak sadece Ortadoğu ülkeleri ve Türkiye’den gerçekleşecek olan uçuşlar için uygulanan bir çifte standart olarak gündemi meşgul etti.
Bu haksız rekabeti kırma açısından, yasağa konu olan ülkelerin hava yolu şirketleri çeşitli hamleler yaptı.
Türk Hava Yolları’nın başlattığı business laptop hizmeti gerçekten zekice bir kriz yönetimiydi. Körfez ülkeleri de bu yöntemi taklit ettiler. THY’nin bu krizi çok iyi yönettiğini gözlemledim.
ABD ve İngiltere’yi kaybeden bir havayolu şirketinin diğer pazarları da büyük tehlike altına girdiği için aslında bu karar göründüğünden çok daha karmaşık. Çünkü ABD veya İngiltere ile hub bağlantınız yoksa, o ülkelere yakın diğer ülkelerde de ciddi pazar kaybı yaşıyorsunuz.
Dünya havacılık raporlarına göre; 2015 yılı içinde aktarmalı uçuşlarda, İstanbul, Heathrow'u geçip birinciliğe yerleşecekti. 2016 Haziran’ında Atatürk Havalimanı saldırısı gerçekleşti. Birinci olamadık…
2016 Kasım'ında yeni rapor açıklandı ve Atatürk Havalimanı Avrupa'da 5. sıraya düştü. Bu saldırı tabi ki batı ülkeleri tarafından organize edildi ve başarılı da oldular…
Olayın aslında farklı bir boyutu daha var.
Perde arkasındaki kavga aslında küresel şirketlerin kavgası, Körfez ülkeleri ve Türkiye ise bu savaşın verildiği harp meydanı olarak görünüyor!
Bu kanıya varmamın sebebi ise yasağa konu olan ülkelerin gelecek planlamaları…
Şöyle ki;
Körfez Bölgesi’nde Dubai merkezli Emirates, Abu Dabi’den uçan Etihad, Katar Havayolları, ve tabi ki milli gururumuz Türk Hava Yolları son yıllarda hızlı büyümeleri ile dikkat çekiyor.
2016 verilerine göre; THY 284 dış hat noktasına bağlantı sağlarken, Emirates 134 dış hat noktasına bağlantı sağlıyor. THY’de 304, Emirates’te hepsi geniş gövdeli 249 uçak var. 5 yıl içinde THY 220 adet, Emirates 254 uçak teslim alacak. Yani 5 yıl içerisinde sadece iki firma toplam 474 adet uçak alımı yapacak. Katar Airways ve Etihad Airways’i hesaba katmıyorum bile…
İşte kavga bu 474 uçağı ve dahasını bu ülkelere Boeing’in mi yoksa Airbus’ın mı satacağıdır. Asıl savaşın sebebi budur. Yasak devam etse bence en büyük mağduriyet yine Boeing firmasının olacaktı. Çünkü Avrupa uçak pazarı Airbus şirketinin elindeyken, özellikle Körfez ülkeleri Boeing firmasını tercih ediyor…
Yani anlayacağınız aslında ABD kendi topuğuna da sıkmış oldu. Bu yasak yüzünden zarar edecek ve küçülmeye gidecek olan mağdur hava yolu şirketleri uçak alımlarını iptal etmek zorunda kalacaktı. Boeing firması da çok büyük zarar edecekti…
Kapalı kapılar ardında ne konuşuldu bilemem ama elektronik cihaz yasağının kalkmasındaki en büyük paya, Boeing firmasının ABD yönetimine yapmış olduğu baskıların sahip olduğunu düşünüyorum…
Kafamızı biraz da Körfez’e doğru çevirelim bakalım…
Katar krizinin arka planında ben sadece siyasi meseleler olduğuna inanmıyorum. Olayın ekonomik açıdan çok farklı boyutları olduğu gibi bir de havacılık sektöründeki rekabet var. Özellikle Katar Airways’in, bölgede BAE merkezli şirketler için ciddi tehdit oluşturduğunu düşünüyorum…
İşte bu yüzden ki, Katar Airways’in Ortadoğu bölgesinde neredeyse kıpırdayacak rotası kalmadı. Suud’lar ve BAE’nin sözcü konumunda oldukları krizde, onların paravan ülkeleri de dümen suyuna girerek aynı kararları aldılar. Bu paravan ülkelerle birlikte hepsi hava sahasını Katar’a kapattı. Bu karar, Katar Airways’ı batırmaya yönelik kurnazca bir hamleydi sadece…
Hatırlar mısınız aynı hamle Gezi Kalkışması’nda da Türkiye’ye yapılmıştı. Konuyla hiç alakası yokken 3. hava alanı projesinin iptali istenmişti batı ajanlarının dümen suyundaki vandallar tarafından.
Türkiye, Körfez ülkeleri gibi yer altı zenginlikleri bakımından zengin bir ülke değil. Körfez ülkeleri yakıt kullanımı açısından düşük maliyetle uçuş yapabilme avantajına sahip. Ama en büyük dezavantajları nüfus…
Türkiye, sadece nüfus oranıyla bile büyük bir potansiyele sahip. Hava yollarında Türkiye’nin rakibi konumunda olan Körfez ülkelerinin her birinin nüfusları 8-10 milyon ortalamasında. Kabaca bir hesap yapıp, nüfusumuzun onda birinin hava yolu seyahati yaptığını düşünürsek; THY sadece iç uçuşlarda bile neredeyse Körfez ülkelerinin toplam nüfusu kadar yolcu taşıma ihtimaline sahip…
Türkiye artık her kulvarda küresel planlar kuruyor, adımlar atıyor. Ekonomi ve iş gücü sektöründe sahip olduğumuz gücü, şimdi de eğitim ve teknolojiyle buluşturma zamanımız geldi. Bunu da başarırsak inanın bana çok güçlü olacağız…
Sadece batı değil, dost bildiklerimizle bile çıkar çatışması yaşayabiliyoruz. İşte bu yüzden, uluslararası ilişkilerin gerçeklerini unutmadan, ülke menfaati neyi gerektiriyorsa sonuna kadar mücadele, sonuna kadar milli sanayi, milli kalkınma.
İşte bu sebeplerden dolayı 3. Hava Alanı projesi Türkiye’nin geleceğidir!