Türkiye’nin BM’deki dik duruşu…
Türkiye’nin aday olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine üçüncü tur oylamada ispanya Türkiye’den fazla oy alarak seçildi… Bu gelişme üzerine başta ‘’Himmet medyası’’ Türkiye’nin yalnız kaldığını, hükümet politikalarının dış dünyada karşılık bulmadığı türden algı operasyonuna başladılar… Yaptıkları yayınlar, dış dünyada ülkemize hasmane duygular besleyenlerle aynı ‘’paralel-likteydi’’…
Oysa durumun aslı böyle değildi, Türkiye bu üyelik için 160 ülkeden destek mektubu almıştı… New York'taki Waldorf Astoria Oteli'nde oylamadan bir gün önce Çarşamba akşamı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ev sahipliğini yaptığı davette, diplomatlar Türkiye'nin kazanmasına kesin gözüyle bakıyorlardı… Peki, sonuç neden beklendiği gibi olmadı?
ABD’de 1933 yılından buyana yayında olan haftalık haber dergisi Newsweek’e göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Müslüman Kardeşlere desteğinden rahatsız olan Mısır ve Suudi Arabistan son günlerde, Türkiye'nin seçilmemesi için yoğun bir çalışma başlattı. Dergi, İran ve Suriye'nin yanı sıra birkaç ülkenin daha Erdoğan'ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı açıklamalarından rahatsız olduğu belirtirken, Batılı ülkelerden bir kısmının "Türkiye'nin Suriye'de IŞİD'le savaşan Kürtleri hedef aldığı" yönündeki haberlerden endişe duyduğunu kaydetti. Yunanistan'ın da Türkiye'nin BMGK’ YA seçilmemesi için çalışmalar yaptığı da iddialar arasında…
Türkiye, Mısır’da demokrasi yönünde tavır alıp darbeye karşı çıkması nedeniyle darbeci Sisi idaresindeki Mısır’ın ve demokrasinin kendi ülkesine sirayet etmesinden korkan Suudi Arabistan’ın aleyhteki faaliyetlerine maruz kaldı…
Suriye’deki zulme sessiz kalmayıp halkına katliam yapan Esad rejimine karşı çıktığı, tüm dünyaya bu zulmü anlattığı için Suriye’nin ve güçlü müttefiki İran’ın aleyhteki çalışmalarına maruz kaldı…
IŞİD ile mücadelede Türkiye’yi kara harekâtına sokup maşa gibi kullanmak isteyenlerin oyununa gelmediği için Batılı devletlerin ‘’IŞİD’e destek veriyor’’ iftirasına ve yine bu üyelik konusunda aleyhte çalışmalarına maruz kaldı…
Kıbrıs konusunda adil bir çözüme yanaşmayan tarafın garantör ülkesi Yunanistan, Türkiye karşıtı işleri büyük bir memnuniyetle yerine getirdi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle Birleşmiş Milletler genel kurulunda dile getirdiği ‘’Dünya Beş’ten büyüktür’’ sözü, BM’deki egemen güçlerin Türkiye’nin adaylığına karşı çalışma yapmalarına bahane oldu…
Tüm bu yaşananlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için adeta yedi düvelle uğraştığımızı gösteriyor… Türkiye’nin dünya meselelerindeki dik duruşu, menfaatleri öne alan değil, insani hassasiyetleri gözeten bakış açısı ve güçlünün değil mazlumun yanında yer alması çıkarcı çember etrafında toplanan ‘’demokratik’’ devletleri rahatsız etti…
Dışarıdaki gelişmeler bu şekildeyken içerde malum medya aradıkları malzemeyi ele geçirmenin sevinciyle hükümeti yerden yere vuruyorlardı… Bir de Hükümetin Suriye konusunda dile getirdiği ‘’değerli yalnızlık’’ ifadesiyle dalga geçmek suretiyle…
Onlara göre egemen güçlere şirin görünmek ve onlarla iyi geçinmek için ‘’dik durmanın’’ pek bir önemi yoktu, ya da güçlü devletlerin övgüleri dururken mazlumun yanında olmak ahmaklıktı… Dünya düzeninin adaletsiz olmasının da pek bir önemi yoktu, ezilenler biz olmadıktan sonra düzene laf söyleyip egemen güçleri rahatsız etmek mantıksızdı… İlkeli olmaktan ziyade konjonktüre göre şekil almak ‘’akıllı’’ olmaktı… İşte onların ‘’değerli yalnızlığı’’ buydu…
Oysa hükümetin bahsettiği ‘’değerli yalnızlık’’, her şeye rağmen zalimin zulmüne karşı çıkmak, adaletsizliğe boyun eğmemek ve güçlünün yanında değil mazlumun yanında, haklının yanında olmaktı, tüm dünya karşımızda durup yalnız kalsak bile bu inancımızın bir gereğiydi işte bu ‘’değerli yalnızlık’’tı, ahlaki bir duruş, vicdani bir yalnızlıktı; daha da önemlisi devletimizin ilkeli bir duruşuydu, ilkesiz bir devletin ilkeli bireyleri olabilir miydi?
Selametle…