TEK BEDEN İÇERİSİNDE İSYANKÂR UZUVLAR
Bugün dersteki konumuz vatan millet sevgisiydi. Çocuklara şu soruyu sordum: Çocuklar Avrupa’da sınırlar sert olmadığı halde İslam Âleminde bu kadar sınırların sert bir şekilde çizilmiş ve mayınlarla döşenmiş olmasının sebebi nedir? Evet, klasik bir soruydu ve cevabı da klasikti bizi bölmeye çalışan güçler böyle yapmıştı. Birbirimizle iletişim haline geçmeyelim diye. Her şey klasik denecek kadar normal düzeyde ilerliyordu ki bir öğrencimin küçücük bir yüreğin dediği şey beni farklı düşüncelere soktu. “Hocam ama sınırları biz oluşturup mayınları biz döşüyoruz.” Bir çocuğa göre cüretkâr bir cevap ve karşı çıkıştı. Açıkçası beklemediğim bir cevaptı. Unutmuştum çocukların saf düşünüşlerini ve olabildiğince zeki oluşlarını.
Haklıydı, bu sınırları biz çizmiştik, mayınları biz döşemiştik dış güçler kendileri gelip bu sınırları bu kadar sert oluşturmamışlardı. Ama yaptıkları bir şey vardı hem de profesyonelce yapılmış bir şey, sınırları kafamıza çizmişlerdi. O sınırları önce kafamıza çizdiler, Müslüman kardeşlerimizi potansiyel düşman olarak görmemizi sağlayan sınırları çizmişlerdi kafamıza. Sonra da o sınırları gerçeğe taşımamız için malzeme verdiler. Müslümanca düşünmeyi, Müslümanın Müslümana ancak kardeş olacağını, birbirine zarar veremeyeceğini kafalarımızdan silip sınırlar çizdiler. Canımızı malımızı ancak Müslüman kardeşimize emanet edebilecekken uzaklara attılar bizi; aramıza acımasız, soğuk ve ölümcül sınırlar çizdiler. Sonra da biz düşman sandık işte birbirimizi. Öldürmekten çekinmeyecek kadar hem de. Unuttuk kanımızın birbirimize haram olduğunu. Öyle bir hale geldik ki yanı başımızda insanlar ölürken acımasızlık yapılırken asıl düşmanların o masumların olduğuna inanacak kadar düşman ettiler bizi. Zalimin doğru yolda olduğuna inandırdılar ve bunu ve ne acıdır ki fark edemedik. Kafamıza tehlikeli ve dikenli teller çevirdiler, ne görüşebildik ne de yardımlaşabildik. Ne zaman o yöne kafamızı çevirmek istesek canımız acıdı kanadı kafamız. Yüzümüz kan revan içinde kaldı. Dönmesek de kalbimiz kan revan içinde kaldı, bizi kendi canımızda kanımızda mahkûm ettiler ki biz de izin verdik kafamıza girmelerine, sınırlar çizmelerine. Hala da izin veriyoruz.
Buna devam ettikçe de kendi canımızda boğulmaya devam edeceğiz. Rabbim kendi canımızla kendi kanımızla boğulmaktan bizleri kurtarsın, birimizin ayak parmağı acıyınca bizim kalbimizin titreyeceği güzel günlere ulaştırsın. Tek beden olduğumuz halde isyankâr uzuvlara sahip olmadığımız, hep birlikte hareket edebildiğimiz zamanlara ulaşabilmek dileğiyle…
Vesselam…