Suriye Ülkemize Kargaşa İhraç Ediyor
Reyhanlı’da geçen Cumartesi günü patlayan bombanın tesiri hala devam ediyor. Bir taraftan 46 vatandaşımızın şehit olması, bir taraftan yüzü aşan yaralıların acıları içimizde yangınlar oluşturuyor. Ve tabi ister istemez acaba bu işin sonu ne olacak? Kaygısını yaşıyoruz. Konuyu Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof Dr Birol Akgün Hocamıza sordum.
Prof Birol Akgün Hocamın değerlendirmesini sizinle öncelikle paylaşmak istiyorum. Birol Hocam, “Reyhanlı saldırısı daha önce Cilvegözü olayında olduğu gibi Suriye rejiminin Türkiye’yi Suriye konusunda tarafsız kalmaya zorlama politikasının bir parçasıdır. Rusya ve ABD Suriye konusunda ikinci kez Cenevre konferansı düzenlenerek bir geçiş formülü geliştirilmesi konusunda uzlaştılar. ABD gerekirse Baas ve muhalefetin işbirliği ile bir geçiş formülünü savunurken, Türkiye geçiş hükümetinde 70 bin insanı öldüren Esed veya Baas rejiminden kimsenin bulunmasına karşı çıkıyor. Çünkü muhalefet böyle bir siyasi formüle karşı… Sayın Başbakanın ABD gezisinde bu konular ayrıntılı olarak tartışılacaktır. Türkiye'de terör saldırısı ile ABD-Rusya arasında bulunacak formüle evet demesi konusunda baskı yapılmaya çalışılıyor. İnce mesaj veriliyor.
Suriye’den 200 bin göçmen kamplarda yaşarken, bir o kadarı da kendi parasıyla veya yardımlarla yerleştirildikleri evlerde yaşıyorlar. Dolaysıyla bu kadar yüksek miktarda göçmen arasında Muhaberat elemanlarının da bulunması hayli muhtemeldir. Bunların İran'ın Türkiye’deki istihbarat unsurlarıyla da işbirliği yapmaları da mümkündür. Dolayısıyla Türkiye göçmenlerin konuşlandırılması ve izlenmesi konularında daha ciddi tedbirler almalı ve istihbarata ağırlık vermesi gerekir” diyor.
Bu hain terör Muhaberatın Türkiye’den bağlantısı olan Acilciler, ismi ile ifade edilen, Mahir Çayan’dan sonra THKP-C’nin iki ye bölünmesi ile Hatay ve yöresinde varlığını sürdüren ve Mihraç Ural diye bir hayvandan bile aşağı mahlûkun yönetiminde planlandığı ifade ediliyor.
Bu hain terör eylemini kimin yaptığından daha çok niye yapıldığı önemlidir. Bugün tartışılması gerekenin de bu olması gerektiğini düşünüyorum.
Birol Hocamın üzerinde durduğu birkaç konu çok önemlidir. Özellikle altının çizilmesinin gerektiğini düşündüğüm şu ifadeler; ABD ve Rusya’nın mutabakat sağladığı çözüme Türkiye’nin razı olmaması, Türkiye’nin bütün senaryolarında Esed katilini tamamen devre dışı bırakması, Türkiye’ye gelen Suriyelilerin arasında ne yazık ki terör taşeronlarının da bulunması, bu işin kilit noktasıdır diyebiliriz.
Peki, Türkiye nasıl bir politika izlemeli? Başbakanımızın açıklamalarını da, Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarını da dinledim. Türkiye bu yangını durdurabilir mi? Yukarıda da ifade ettim durduramaz. Bebek öldürüyor, katliam yapıyor, vahşet yapıyorlar açıklamaları etkisiz açıklamalar oluyor. Ne olacak, gücümüzü göstermek için ne yapacağız?
En fazla açıklama… Türkiye’nin takip ettiği diplomasi politikası, Esed’i indiremediği gibi, güçlendiriyor ve ülkemize zarar veriyor.
Sanki bana Türkiye Suriye krizini çok hafife almış gibi geliyor. Bu işleri diplomasiyle çözeceğini zannetti ama işte olmuyor. Türkiye, İran’ın sertifikalı cani yetiştirdiğini biliyor, Suriye’nin canilerini İran’ın kontrol ettiğini de biliyor, Esed’in her an patlamaya hazır bir bomba olduğunu biliyor, bu durumun Türkiye’ye vereceği zararı kestiremiyor mu, göremiyor mu?
Türkiye diplomasi ile Esat’ın nefesini kesebileceğini düşünmüştür ama kesemez ve kesemedi. Çünkü Rusya ve İran Esat’a her türlü lojistik desteği yapmaktadır.
Türkiye duygusallığı bırakarak, Suriyeliler konusunda daha disiplinli bir politikaya dönmelidir. Elini kolunu sallaya sallaya her yerde Suriyeli geziyor, bunların sadece “Esat’a düşmanız” demesine inanmamız ve bu insanlara yardımcı olmamız isteniyor. Uluslararası İlişkiler Profesörü Birol Hocamda işaret ediyor, Türkiye Suriye’den gelen insanlar konusunda daha ciddi tedbirler almalıdır. Ülkemizde evlerde, vakıflarda, derneklerde yaşayan Suriyelilere bir düzenleme getirilmelidir ve bu insanlar bir yere toplanmalıdır. Suriyelilerin yaşadığı yerleşkelerden insanlar elini kolunu sallayarak çıkamamalıdır. Suriye’den insanlar ülkemize rahatça girip çıkamamalıdır.
Sayın Başbakanımız, Sayın Dışişleri Bakanımız, Sayın İçişleri Bakanımız bakın bu işin bedeli çok ağır olacak… Lütfen biraz gerçekçi politika, lütfen şu savaşın biraz farkına varın,
Bu işin şakası yok, bu iş hafife alınacak bir iş değil… Ben acilen ülkemizin bir güvenlik toplantısı yapması gerektiğini düşünüyorum ve acilen en üst düzeyde tehdit algısı oluşturularak, teröre karşı tedbirler net alınmalıdır.
Başbakan ABD’ye gidecek ve yine bomba patlama ihtimali var… Ve şom ağızlılık yapmak istemem ama bu bombalar Hatay ile sınırlıda kalmayabilir.
Ya tedbir alınacak, ya da daha çok can yanacak, karar elbette hükümetimizin, elbette devletimizin. Görünen köy kılavuz istemez biliyorum ve lütfen gelen tehlikeyi daha ciddi tedbirlerle yok edin diyoruz. Duygusal, romantik açıklamalar ne yazık ki artık yeterli değil…
Herkes adımını buna göre atmalıdır.