Sumgayıt Provokasyon
Sumgayıt, Bakü’nün 30 km mesafesinde bulunan Azerbaycan şehridir. Sanayisiyle meşhur olan şehir, 1988 yılında Azerbaycan tarihinin gördüğü en büyük provokasyonlardan biriyle karşılaştı. Başrolde, tabi ki, ermeni ve onların hamisi olan Rusya vardı.
Yukarda da söylediğim gibi Sumgayıt, sanayi şehridir. Bu sebepledir ki, Sumgayıt Azerbaycan’ın en çok göç alan şehirlerindendi. 1980’li yılların sonunda Ermeniler, Azerbaycan Türklerine karşı terör eylemleri başlayınca, Ermenistan ve Karabağ’dan zorla kovulan insanların bir kısmı Sumgayıt’a yerleştirildi. Böylece büyük bir Provokasyonun ilk adımları atılmış oldu. Ardından, bölgede Sovyet ordusu ve polisi konuşlandırıldı. Hemen sonrasında, olayları kaydedecek kameralar ve çekim malzemeleri hazırlandı. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra Sovyet gizli servisi ve Ermeniler el ele vererek, 27 Şubatı 28’ne bağlayan gece harekete geçtiler. Olayları başlatan, Paşa kod adlı aslen Ermeni olan Eduard Grigoryan’dı. Azerbaycan Türkçesini çok iyi şekilde bilen Eduard ve Ermeni çetecileri, önceden belirlenen Ermeni ailelerinin yaşadığı evlere baskınlar verdiler. Yaşanan olaylar neticesinde 26 Ermeni ve 6 Azerbaycanlı olmakla toplamda 32 kişi hayatını kaybetti. Birçok kadına da tecavüz edildi. Öldürülen 26 Ermeniden 6 kişiyi, tek başına Eduard Grigoryan öldürmüştü.
Olaylar Sovyet askerinin ve polisinin gözü önünde olduğu halde, hiç birisi müdahale etmemişti. En başından beri kayıt altında olan olaylardan hemen sonra dünya medyasında “Azerbaycan vahşeti” olarak haberler yapıldı. Bu olayların esas amacı, ileride yaşanacak olan 20 Ocak 1990 katliamı ve daha sonrasındaki Karabağ işgallerine zemin hazırlamaktı. Nitekim, Azerbaycan’ın birkaç ay önceki Karabağ harekatında bile bu olaylar sık-sık gündeme getirildi.
Bu yazdıklarımın hepsi mahkeme kayıtlarına ve şahit ifadelerine dayanıyor. Ermenilere tecavüz eden ve öldürenler bizzat Eduard ve çetesi olduğunu, mağdur Ermenilerin kendileri de itiraf ettiler. Hatta olaylar yaşandığında bazı Azerbaycanlılar, ermeni komşularına zarar gelmemesi için kendi evlerinde sakladılar.
Baskınlar rastgele yapılmıyordu. Hedef alınan evlerin tamamı önceden işaretlenmişti. Bunun sebebi, Ermenilerin yıllardır yurt dışındaki ermeni terör örgütlerinin fonlarına para yatırmasında saklı. Önceden belirlenen evlerde yaşayan Ermeniler, bu parayı yatırmak istemediler. Saldırılacak kişilerin isimleri ve evlerinin listesinin ona verildiğini Eduard Grigoryan, internette de var olan görüntülü sorgusunda anlatıyor.
Olaydan hemen sonra yapılan araştırmalarda suçlunun Eduard Grigoryan ve çetesinin olduğu bilindiği halde, Sovyet yönetiminin baskısıyla her şey tersine döndü. Çünkü, olayın kararı önceden verilmişti. Bütün işaretler suçlunun Ermenilerin kendileri olduğunu gösterdiği halde, cinayet ve tecavüzlerle ilişkisi olmayan Azerbaycanlı Ahmed Ahmedov tutuklanarak baş şüpheli olarak Moskova’ya götürüldü. Olayların üzerine yıkıldığı Ahmed Ahmedov sözde suçlu bulunarak kurşuna dizildi. Peki, Eduard Grigoryan’a ne oldu derseniz? Onu da söyleyeyim. Savcılar onun hakkında müebbet hapis isterken, hakim, 12 yıl hapis cezası verdi. 1991 yılında da Rusya’dan Ermenistan’a gönderilen Eduard Grigoryan, Ermeni yönetimi tarafından beraat ettirildi.
Yazımı bir düşünürün Ermeniler ile ilgili sözleriyle bitirmek istiyorum: “Ermeniler, dirilerinden çok, ölülerinden faydalanırlar.”