SOMA FACİASI
Yıl 2014, Marmaray yapmışız boğazı denizin altından bağlamışız, Hızlı trenlerle uzakları yakın etmişiz, dünyada takdirle takip edilen atılımlar ve büyük çaplı projeler yapmışız, yapıyoruz. Fert başı gelir seviyemizi kat kat arttırmışız. Ülkenin her tarafı neredeyse şantiyeye dönmüş. Kapitalist ve liberal ekonomik sistemin cari kurallarına ve değerlerine göre ne kadar övünsek az. Değil mi?
Bunlarla iftihar ederken, kendimizi büyük bir facia karşısında bulduk. İçimiz yanıyor. SOMA kelimesi acıyla, felaketle, vahşetle eş anlamlı hale geldi. Bunu ilahi bir ikaz olarak algılamalıyız. İlahi ikaz derken, sorumluluğumuz olmadığı manasına gelen yanlış bir kadercilik anlayışından bahsetmiyorum. Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim üzere, kapitalist sistem insanları mutlu etmemekte ve buna alternatif geliştirecek tek potansiyel de İslam dünyasında bulunmaktadır. Bizim değerlerimiz arasında kar maksimizasyonu bulunmamaktadır, emeğe önem vermemek bulunmamaktadır, tüm yatırımını fani dünyaya yapmak bulunmamaktadır.
Bunların Soma ile ne alakası var demeyin, çok alakalı. Soma’dan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak diyebiliyor muyuz? Yoksa birkaç gün daha ağlayıp, bir günah keçisi bulup tüm sorumluluğu ona yükleyerek, madeni işleten firmaya ceza kesilerek, belki şirket yetkilisine ufak bir ceza verilerek Soma da madencilerimiz gibi kara toprağa mı gömülecek. İkinci ihtimal maalesef daha gerçekçi duruyor.
Yeni bir medeniyet tasavvuru için öncelikle hayatın merkezine neyi koyacağınızı tespit etmelisiniz. Ben inanıyorum ki bu topraklar yeni bir medeniyet inşa edecektir. Ama bu öyle kolayla, lafla olacak gibi değildir. Medeniyetimizin temeline Allah’ı ve onun halifesi insanı koymazsak daha çok Somalar yaşarız. Bir insan bir kainat demezsek, insanları sayıya ve herhangi bir metaa indirgersek, her ölen canın kendi ocağının kıyameti olduğunu hissetmezsek daha çok Somalar yaşarız.
Soma bir iş kazasıdır, doğru. Soma’da yaşananlar madencilik sektörünün riskleri arasındadır, doğru. Takdiri ilahidir, tabiî ki. Hepsi doğru lakin elden gelen tüm tedbirler alındıktan sonra doğru. Şirketlerimiz iş güvenliği ile ilgili her harcamaya masraf ve karın azalması olarak bakmaya devam ettikçe, denetlemekle görevli devlet kurumları eksiklikleri görmezden geldikçe, başarı kriterlerimizi insanlık ölçüsünde, ahlaki olarak değil de kapitalist değerlere göre rakamlardan, istatistiklerden, büyük şirketlerimizin nasıl daha büyüdüğünden, ne kadar çok gelirimizi arttırdığımızdan ölçmeye devam ettikçe daha çok Somalar yaşarız.
Soma bir remiz artık, ama korkarım Türkiye bundan gerekli dersleri almayacak. Çünkü dünya malı sevgisi kalplerimiz o kadar doldurmuş ki ondan zerre miktarı dahi vazgeçmeyi kabullenemiyoruz.
Ondan geldik ve yine O’na döneceğiz. Ölüme çare yok, ölüm bir son değil ama insan hayatının bu kadar ucuz olması da içimi yakıyor. Soma’da vefat eden tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.