Selçuklu Belediyesi o öğüdü dinlemiş!
Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye verdiği ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’ öğüdü, muhteşem bir söz.
Bu sözü dünyada herhangi bir filozof söylemiş olsaydı, şu anda bunun üzerine tezler yazılır, adına kürsüler açılırdı.
Biz bunun farkında değiliz…
Hem dinimiz hem de milletimiz insana gerçekten her zaman çok değer vermiştir.
Vakıfçılık kültürü ile haşır neşir olduğumuz için ve insana verdiğimiz değerden dolayı, bu konudaki güzelliğimizin farkına varamıyoruz.
Dün, Selçuklu Belediyesi Otizmli Bireyler Eğitim Vakfı (SOBE)’yi ziyaret edince, Şeyh Edebali’nin o öğüdü bir kere daha aklıma geldi.
Selçuklu Belediyesi, Şeyh Edebali’nin o öğüdünü yerine getirmek için çok çaba sarf etmiş SOBE’de.
Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, AK Parti Konya Eski Milletvekili Mustafa Kabakçı, Selçuklu İlçe Başkanı Mustafa Hakan Özer ve basın heyeti ile birlikte merkezi gezdik, SOBE’deki minikleri sobeledik.
SOBE Vakfı Başkanı Mustafa Ak, çalışmaları hakkında bazı bilgiler verdi.
Pek yakında Otizm hastası çocuklara, haftalık 40 saat civarında yoğunlaştırılmış örgün eğitim verilecekmiş.
Otizm hastası bir bireyin SOBE’de at binip, bisiklet sürdüğünü kendi gözlerimle görmemiş olsam, normal bir çocuğa bile ağır gelen 40 saatlik eğitim konusuna inanmazdım doğrusu.
Selçuklu Belediyesi ve SOBE Vakfı, bu gayretle devam ederlerse dünyada ses getirecek başarılara bile imza atarlar.
Engelliler noktasında Konya’nın bu kadar büyük bir mesafe kat etmesi gerçekten onur veriyor.
‘SOBE’, Türkiye’ye örnek oldu. Karatay Belediyesi’nin ‘Yaşlılara Rehabilitasyon Merkezi’ ve yine Meram Belediyesi’nin bu hususlarla ilgili yaptığı çalışmalar takdire şayan.
Şeyh Edebali’nin o öğüdünü hatırladığımızda ortaya neler çıkacağını bir kez daha görmenin mutluluğunu yaşadım dün.
Oysa biz bu işlere o kadar da yabancı değildik…
Bugün Kayseri Mimarsinan Parkı içinde bulunan ve Selçuklular Döneminde yapılan Gevher Nesibe Medresesi dünyanın ilk uygulamalı tıbbiyesi idi. Musıki ile şifa dağıtan bu abide bina bugün suskun ve mahzun olarak Kayseri Kalesi’ni izliyor.
Onun görevini ne yazık ki bugün Avusturya’da açılan klinikler sürdürüyor…
Gevher Nesibe Darüşşifasını ise bugün biz, müze diye geziyoruz! Çünkü Erciyes Üniversitesi’ne bağlı Tıp Tarihi Müzesi olarak kullanılmakta…
Padişah II.Beyazıd tarafından kurulan Edirne Darüşşifası da müze…
Daha acı olanı ise, bizim kıymetini bilmediğimiz bu müze 2004’te Avrupa’nın en iyi müzesi ödülünü almış.
Bugün bu merkezlerin birebir kopyasını Avrupalılar bizden çalmış ve bizim tekniklerimizle şifa dağıtıyorlar.
Bugün Avrupa’da bu iki modelden yola çıkarak; depresyon, panik atak, parkinson, alzheimer, epilepsi, stres, otizm, uyuşturucu bağımlılığı, doğum ve kansere bağlı ağrılar dahil her çeşit ağrıda ve travmalarda tedavi yapıyorlar. Hem de musıkinin desteğini de alarak.
İşte tüm bu sebeplerden dolayı SOBE benim gözümde çok değerli.
Çünkü SOBE, 2. Kılıçarslan’ın vasiyeti olan Gevher Nesibe Hatun Medresesi ve Darüşşifası ile Padişah II.Beyazıd tarafından kurulan Edirne Darüşşifası’nın onurunu yeniden ayağa kaldırmış durumda.
Bırakın Türkiye’yi, Avrupa’da bile neredeyse 3-4 tane olan böyle bir merkez, bizim mirasımızı yiyen Avrupalılara parmak ısırtacak böyle giderse.