PAZARLAMA SANATI
Diplomatın biri, fakir bir adamın yanına gider ve “Oğlunun evlenmesini sağlayabilirim” der.
- Oğlumun hayatına asla karışmam…
- Ama, kız LordRothschild’in kızı…
- Haaa! O zaman başka…
Diplomatın ikinci durağı, LordRothschild’in yanıdır.
- Kızınız için bir kısmet buldum Lord’um..
- Benim kızım evlenmek için henüz çok küçük…
- Ama, bu delikanlı halihazırda Dünya Bankası Başkan Yardımcısı…
- Bak o zaman başka…
Diplomat, Lord’un yanından ayrıldıktan hemen sonra soluğu Dünya Bankası Başkanı’nın yanında alır.
- Size başkan yardımcısı olarak tavsiye edeceğim, çok iyi bir delikanlı var.
- Şu an zaten ihtiyacımdan çok başkan yardımcım var, gerekmez…
- Ama, bu çocuk LordRothschild’in damadı…
- Bak o zaman oldu… Gelsin başlasın…
Paranın icadından evvel ticaret takas yöntemiyle yapılırdı. Paranın insan hayatına dahil olmasıyla ticaret daha akışkan hale gelmeye başladı.
Zaman içerisinde insanlar artınca beraberinde ihtiyaçları da arttı. İnsanlar hem üretici hem de tüketici oldular. Medeniyetler su kenarlarında ticaretle gelişti, devamında kıtalar, keşifler, ürünler, icatlar yeni pazarlar ve yeni fırsatlar doğurdu.
Ticaret sadece insanlar arasında bir takas aracı olmanın ötesine geçti, artık devletler de işe el attı. Yeni ülkeler, yeni pazarlar haline dönüştü.
Bazı ürünler sektörde markaya dönüştü. Pazardaki rakiplerin çoğalması, tüketiciyi markalara bağlayacak pazarlama uzmanlarını peşinden koşturdu. Sonra ne mi oldu?
Pazarlama sanatı doğdu, satışçılar, sahip oldukları ikna yeteneği, pozitif enerji ve bilgi birikimiyle müşterilere ürünü ya da hizmeti sunma performansı pazarlamayı sanat haline dönüştürdü. Pazar teknikleri gelişti, pazar savaşları tarihe damgasını vurdu, vurmaya da devam edecek.
Dünya, kimine çok büyük, kimine iğne ucu kadar küçük görünse de neticede bir pazaryeri. Pazarlama ticarettir, ticaret bu damardan akar. İnsanlar onlara ne söylediğinizi ya da ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar. Sanat işte burada!