PANİK YOK; KAYACAN PARALEL DEĞİL
Cemaatin medya grubu ve savcıları hariç diğer bütün alt başlıkları gizemlerini sürdürüyor. Çok iyi kamufle olabilme yetenekleri hükümeti bile kontrpiye de bırakıyor. Medya grubunun acemice ve eskimiş muhalefet yöntemlerini tercih ediyor olmaları, onları ele verdi ama bu huydan kurtulabilmek çok zordur. Hukukçular ise kendilerine olan aşırı güven nedeniyle kimliklerini ele verdi. Ancak bunun dışında kalanlar ortaçağ menşeli gizemli Hristiyan kulüpleri gibi kimliklerini saklayabiliyorlar. Bu nedenle de hükümet bocalıyor ve bu bocalama da tayin ve atamalarda kendini gösteriyor.
Buda bir yetenek. Ve ne olursa olsun her kabiliyet takdiri hak eder… Önemli olan sizin bu yeteneklere karşı oluşturduğunuz stratejilerinizdir… Stratejiniz yoksa yada eksikse zaten bitmişsiniz demektir…
Bu yeteneği kazanabilmek akıl, birikim, gayret ve çalışma gerektirir. Medya grubu dışındaki tüm alt birimlerin çok akıllı bir siyaset izlediğini biliyoruz… Şu son vakıalara kadar Medya Grubu da öyleydi ama ok yaydan çıktı bir kere…
Akıllı olmak derken, seçimlerden birkaç gün sonra kendilerinizi ve yanınızdakileri zor durumda bırakacak açıklamalar yapmazsınız mesela. Hele hele kartopunun içine taş koyarak düşman saflarına saldıran çocuk misali, “ak-saray” tartışmalarına “yezit” ithaflarıyla dahil olmazsınız. Tartışmalı bir süreçten geçerek kazandığınız seçimden sonra nasılsa biraz daha buradayım atayım tüm köprüleri demezsiniz. En azından bir paralelci böyle demez diye düşünüyorum. “ çünkü onlar akıllı siyaset izlerler”
Hiçbir paralelci şu açıklamayı yapmaz mesela “Yezidiler sırçalı köşklerinde, paha biçilmez saraylarında yaşıyor ve halen zulmediyor dünyanın dört bir yanında hakkı temsil eden ve savunan Hüseynilere. Suskunuz, tıpkı bizden öncekiler gibi. Hüseyniler kurbanlıklar gibi kesilirken, topraktan kan fışkırırken, başlar önümüze atılırken, suskunuz işte.” Çünkü onlar “Yezidi” ile “Yezit” arasındaki farkı bilirler…
Hele hele, “İhanetin çemberinde bir avuç inanmış zulme direniyor. Bir taraftan saltanat, güç, kibir, gurur, makam, mevki ve ihtişamlı saraylar, öte yandan tevazu, inanç ve samimiyet. Bir taraftan Yezidi ve taifesi, beri taraftan Hz. Hüseyin ve zürriyeti. Bir taraftan zulüm, bir taraftan masumiyet. Ab-ı hayatın kendilerinden esirgendiği inananlar var olma ve hakkı canları pahasına savunma savaşındalar. Ve Yezidin mızrağının ucunda Hz. Hüseyninin kanlı başı… İki cihanın serveri Hz. Muhammed’in (SAV) okşadığı, yüreğine bastığı, kokladığı ve öptüğü baş, artık bedeninden yoksundu. Suskundu imamlar, suskundu alimler, sofiler… suskundu halk. Can korkusu, makam ve mevki hırsı ve kaygısı susturuyordu beş vakit namaz kılanları, teheccüde kalkanları, Kur’an okuyanları, hatim indirenleri…” açıklamasının yeni bir mezhep savaşı çıkarmak gibi bir amacı yoksa başka nasıl bir amacı vardır bilemiyorum. Tüm edebi sanatları kullanarak yapılan bu tarihi açıklamaların tarihe büyük harflerle not düşülmesi gerek. Çünkü hiçbir paralelci böyle bir dönemde yapacağı açıklama için kelime seçerken “kılı kırk yarar” “kafa yarıp, göz çıkarmaz”. Tabi o paralelci Zamanda, ya da Samanyolunda çalışmıyorsa…
Aslında açıklamanız ODA TV’de “Başbakana Memleketinden beklenmedik tokat” diye veriliyorsa konuşulacak bir şey kalmamıştır da, biz vakit geçiriyoruz işte… GS ile FB’nin durumları hakkında yazacaktım güme gitti…
FACİAYI BEĞENMEK…
Kelimeler, bazen enteresan duruyor. Bilmem nerede patlama olmuş kaç kişi ölmüş 7 kişi beğenmiş. Faciada kaç kişinin cesedi çıkmış yüreği yanmış yüzlerce beğeni almış… Cinayet tecavüz daha çok revaçta… Bu tercüme vahşetine son verilmesi gerek, ya da yana bir buton daha eklemek…