Hayrettin Atak
Hayrettin Atak Organizasyonlar, organize edilmeli…

Organizasyonlar, organize edilmeli…

Konya’nın hemen hemen her işini bir üst akılla ve bir plan dahilinde yapmasının gerekliliği bir kez daha ortaya çıktı… 

….

Uluslararası iki önemli programa ev sahipliği yaptık, geçtiğimiz günlerde…

"8. Bin Nefes Bir Ses Uluslararası Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali" ve “ Uluslararası 5. Rumi Çocuk Oyunları”

Katılan, takip eden, izleyen, ilgilenen-ilgilenmeyen herkes için harika organizasyonlardı. Bu noktada artık sorunsuz olmaktan öte ‘mükemmel’ işler de çıkartabilmeyi, kendine ve ismine yakışır derecede programlar yapabilmeyi de başarıyor Konya…

Alt-Üst bütün yapılarıyla, Hizmet anlayışıyla, Koordineli çalışabilmesiyle ve en önemlisi “Beyin” olarak bunlardan çok daha büyük uluslararası programlara rahatlıkla ev sahipliği yapabileceği konusunda kimsenin şüphesi yok artık…

Bahsetmek istediğimse, Esnafın, Turizmcinin vatandaşın merak ettiği bizim gibi acemi gazetecilerin de yanıt vermekte zorlandığı bir soru var…

Konya bu gibi programların öyle çok da yapıldığı bir şehir değil… Vatandaşın etkinlikleri rahat takip edebilmesinden öte, Esnaf, Turizmci ve bu işlerden nasiplenen herkes için bu tip çalışmaların zamana yayılmasında fayda yok mu?

Bu tip etkinlikler belli bir takvime göre elbet, bir nedeni de vardır…

Ancak Konya, çok nadir yaşadığı organizasyonları tam anlamıyla değerlendirebilmesi, Otelcinin ayaklarıyla gelen müşterisini yersizlikten geri göndermemesi, Esnafın “yok çekmemesi”, Hizmet sektörünün hizmet kalitesini düşürmemesi adına bu tip organizasyonların zamana yayılması bence büyük önem taşıyor.  

Her ne kadar artık bu tip organizasyonlara gerek kamu gerekse özel sektör hazırlıklı desek te daha iyi, daha nitelikli, daha kaliteli hizmet edebilmek ve karlılığının en üst seviyede olabilmesi için, çoğunluğunda bu görüşte olduğunu biliyorum…      

… 

Bu organizasyon yeteneğini bir gün öyle geliştiririz ki, Davutoğlu ile Erdoğan’ın programlarını bile aynı saate denk getirmemeyi başarabiliriz, kim bilir? 

Paralel Kapı…

Bu hukuk işlerinden pek bi şey anlamıyorum. O üst mahkemeye başvuracakmış başvurmamış yan mahkemeye başvurmuş, biri tutmuş bir yemiş bir hani bana demiş vs. vs. İzah etsin diye bir dostu aradım. Bilmem ne maddesinin bilmem kaçıncı fıkrası dedi; dur dedim, bana anlayacağım dilden konuş; “Açılması gerekeni değil, paralel kapıyı açmışlar, arkasında duvar çıkmış toslamışlar” dedi.

Teşekkür ettim…

Halkın dilinden anlamak bu olsa gerek.

…..

Egemenlik aslında kimin?

Çok etkileyici bir hikayeydi;

Ana konu; Baba eve gelmeden aile bireylerinin sofraya oturmamasının gerekliliği…

Altında yatan çok derin bir mana olduğu kabul ediyorum… Ama bir taraftan da ‘egemenliğe’ vurulmuş ağır bir darbe gibi geldi bana… Hangi taraftan baktığınıza göre değişen bir sonuç…

Sonuçta, hangi açıdan bakarsanız bakın kaybeden belli…   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi