Ömer İnal
Ömer İnal ‘’Onur’’ üzerine…

‘’Onur’’ üzerine…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık ettiği Milli Güvenlik Kurulu’nun,  cumhuriyet tarihinin en uzun MGK’sı olması üzerine söylenenler enteresan bir boyut kazanıyor…  Son örneği ise saadet partisi lideri Mustafa Kamalak’ın "28 Şubat sürecinde o toplantı, bütün haksızlığına ve zulmüne rağmen daha onurluydu. Çünkü orada dayatanlar, kendi felsefelerine uygun dayatmalar içindeydi. Fakat burada onu göremiyoruz, bu da beni oldukça üzdü"  açıklaması akıllara ziyandır…

Cumhuriyet tarihi boyunca halkın, %99’u Müslüman olan bu ülkede, kendi değerleriyle bütünleşmiş bir iktidar arzusu, merhum Necmettin Erbakan ile vuku bulmuştu… 28 Şubat dediğimiz olay, Askeri vesayetin; halkın iradesinin, dini ve milli değerleri referans alan bir partide tecelli etmesine duyulan tahammülsüzlüktü ve bu tahammülsüzlüğü dile getirenler, milli duygularla hareket edenler değil, egemen güçlerin ‘’direktiflerini’’ kendine şiar edinenlerdi…

Refah-Yol henüz birkaç aydır iktidara gelmişti. Genelkurmay, Bakanlar Kurulu'na 'irtica' ve 'terör' brifingi vermek için davet çıkarmıştı. Gerilimi düşürmek için sonuna kadar sabır gösteren Erbakan, bu davete olur verdi. Ve Bakanlar Kurulu, Genelkurmay Karargâhı’nda toplandı.
Generaller sıra sıra dizilmiş, karşılarında da bakanlar bekliyorlardı. İçeride buz gibi bir hava hâkimdi.
Erbakan, birkaç dakikalık gecikmeyle geldi. Makam otosundan inip içeri girdiğinde protokol kurallarına göre Genelkurmay Başkanı'nın kendisini karşılaması gerekiyordu, ancak bu olmadı.
Erbakan ilk şoku yaşamıştı, ama yine de üstelemedi. Vakur bir edayla koridordan toplantı odasına doğru ilerlerken Şeref Malkoç'un iddiasına göre karşıdan gelen bir rütbeli Erbakan'a omuz attı.
Bu, düşman bir ülkenin Başbakanı'na bile yapılabilecek bir hareket değil ama bu saygısızlık, bu halkın Başbakanı'na yapıldı. Kamalak’ın bunları bilmiyor olması imkânsız…

Demokrasi Tarihimiz; 28 Şubatta o toplantıda, halkın iradesini temsil edenleri onurlu, meşru iktidarı küçümseyen, dışlayan ve alaşağı etmek isteyenleri onur yoksunları diye anacak… Lakin o toplantı hiçbir zaman onur ile birlikte zikredilmeyecek, çünkü o toplantı meşru hükümete karşı dayatmaların bir sembolüdür, zulmün, baskının, vesayetin ve ülkeye verilen yüz milyarca dolar zararın bir sebebidir, tüm bunlar bilinirken bu toplantıya ‘’onurlu’’ diyebilmek ancak o toplantıda hükümetin karşısında oturanların bakış açısıyla mümkündür…

Son yapılan MGK toplantısında, paralel yapılanma konusunda kararlılıkla mücadele edilerek tasfiye edilmesi için karar alınması Mustafa Kamalak’ı neden bu kadar tedirgin ettiğini anlamak mümkün değil…  Devlet, kendi bekası için her türlü tedbiri almakla mükelleftir… Devletin tek bir sahibi vardır o da millettir, Millet sahibi olduğu devletin yönetilmesi işini hür iradesiyle seçtiği siyasilere emanet eder… Gücünü halktan almayan illegal yapıların devleti yönetmeye ya da iktidarı yönlendirmeye çalışması kabullenemez, devlet yönetiminde tek sorumlu iktidardır… Devlet içindeki İllegal yapılanmalar,  gücünü halktan almadığı için sorumsuzdur ki, halka karşı sorumluluğu olmayan yapıların sorumsuzca işler yapması mutlaktır…

Bu konular üzerine kafa yorarken aklıma hep şu olay gelir:

Osmanlı devletinde Fatih sultan Mehmet’in oğlu II. Bayezid hükümdar olur, lakin kardeşi Cem sultan bunu kabullenmez,  Bursa’yı zapt eder ve ağabeyine bir elçi heyeti göndererek iktidarı paylaşma teklifinde bulunur...

II. Bayezid, elçileri dinler ve onlara şu meşhur sözlerini söyler:

‘’Osmanlı Devleti öyle başı örtülü namuslu bir gelindir ki iki damadın talebine tahammül edemez’’

Bu sözler üzerine, günümüze uygun düşecek mahiyette şöyle demek geliyor içimden:

Bizim devletimiz öylesine namusludur ki, milli iradeye ortak kabul etmez…

Selametle… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer İnal Arşivi