Öğretmeni kutlamayın! İtibarını geri verin!
İş dünyası, siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler, alakalı alakasız herkes öğretmenler gününü kutladı, tebrik mesajları yazdı…
Mail kutumun ağzına kadar öğretmenler günü kutlamalarıyla dolup taştığını görünce bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Bu kadar farklı mecradan bu kadar farklı profildeki insanın hepsi öğretmenleri kutlamış. Çünkü ne iş yaptığı farketmeksizin hepsinin üzerinde bir öğretmenin büyük emeği var.
Hiç kimse 24 Kasım’ı unutmuyor gördüğüm kadarıyla. Bu elbette çok gurur verici ve olması gereken bir şey. Fakat geriye kalan 364 günde öğretmenlerin durumu nedir kimsenin pek de umurunda değil açıkçası.
Üzülerek söylemeliyim ki öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin itibarı, benim çocukluğum dönemindeki durumundan fersah fersah uzakta…
Eminim sizler de sosyal medyada sık sık bu durumu kanıtlayacak videolar, skandallar izlemişsinizdir. Anasının, babasının avutamadığı çocuğu öğretmenin başına bela ediyorlar ya hani. Öğretmenliğin aslında bir sabır mesleği olduğunu işte o zaman her defasında bir kere daha hatırlıyoruz.
Evet, öğretmenlik sabır isteyen bir meslek. Sabrın yanında özveri, yeterlilik, ahlak, kültür başta olmak üzere pek çok hasleti de yanında barındırmak demek öğretmenlik. Bunlar olmazsa olmazlarıdır öğretmenlerin.
Ama öğretmenlik mesleğinin itibarı düşünce, bu olmazsa olmazların da hiçbir önemi kalmıyor işte. Tamam öğretmenleri unutmayalım, kutlayalım, mesajlar yayınlayalım, gündem oluşturalım, hediyeleşelim ama… Ama her şeyden önce öğretmenlere itibarlarını geri verelim!
Meseleye üniversitelerden başlayabiliriz.
Mesela eğitim fakültelerinin 3-4 sene öğrenci almaması gerekiyor. Öğretmen sayısı konusunda oluşan enflasyon, öğretmenlerin kıymetini düşürüyor. Eğitim fakültelerinde verilen niteliksiz eğitim, niteliksiz öğretmen adaylarını ortaya çıkarıyor. Hem de bol sayıda.
Ne yazık ki ülkemizde devlete sırtını dayayan hiç kimse elini taşın altına sokmuyor.
Burada, öğretmenlik yerine bankamatik memurluğu yapan şahısların da vebali büyük.
Allah devletimize zeval vermesin, öğretmenlerimizin maddi durumları elbette eskiye nazaran çok çok iyi durumda. Eskiden limon satarak, ayakkabı boyayarak, geceleri taksicilik yaparak ek gelir yaparlardı öğretmenler.
Hatta 1 takım elbiseyle seneyi bitirmiş öğretmenlerimi bile hatırlıyorum ben. Öğretmenlerin maddi anlamda bir eksiği yok. Öğretmenlerimiz kendilerini yenilemiyorlar, en kötüsü de niteliksiz öğretmen sayısı çok fazla ne yazık ki!
Dikkat ediyorum her defasında; bir arkadaş oturmasında, ortamda 2-3 öğretmen varsa konuşulacak konu hep aynı oluyor.
Ek dersin yattı mı? Ne kadar yattı?... Ne acı bir durum aslında.
Evet kesinlikle öğretmenlere itibarları geri verilmeli. Bunun için devletimiz de, aileler de, basınımız da, toplumumuz da elinden geleni yapmalı.
Ama her şeyden önce öğretmenlerin kendi itibarlarını kendilerinin ayağa kaldırmaları gerekiyor!
Zor bir coğrafyada yaşadığımız için güçlü olmaya ihtiyacımız var, bu gücün de en önemli kısmını iyi yetişmiş insan gücü oluşturuyor. Öğretmenlerden en büyük beklentimiz, çocukların hayatına dokunup yeni nesli ihtiyacımız olan en iyi usulle, en iyi ilgiyle, alakayla yetiştirmesi ve geleceğe hazırlamasıdır.
Bu da öğretmenlerin fedakârlığı ve özverisiyle gerçekleşecek bir olaydır. Fakat bu özveri ve fedakârlık konusunda yeterliliğe sahip olmayan kişilerle bu yolun yürünemeyeceği de aşikardır. İşte o yüzden önce nitelikli ve itibarlı öğretmenler yetiştirmek zorundayız!
Eğitimin gayesi geleceğimize katkı sağlayacak insanlar yetiştirmek değil midir?
Eğer biz yalnızca sınavlarda başarılı olacak öğrenci yetiştiriyorsak baştan kaybetmişiz demektir. Öğrenciler önce, iyi bir insan olmayı, haktan ve adaletten yana olmayı, sorumluluk duygusunu öğrensin, ondan sonra sınavlarda başarılı olmayı hedeflesin’ diye düşünmeliyiz. Eğer çocuklarımız sınavlarda çok başarılı olmuş, ancak erdemden ve faziletten yoksun kalmış ise, biz geleceğe zararlı bir nesil de yetiştirmiş olabiliriz.
İşte öğretmenlerimizin sadece ders anlatmayı bilmesi değil, iyi bir insan yetiştirmeyi bilmesi ve bu ideallere sahip olması bu sebeple çok önemli. Bunları ancak nitelikli ve itibarlı öğretmenler başarabilir.
Hitler'in kimyagerleri de çok iyi bilim adamı idi, ancak kalplerinde, vicdanlarında eksik bırakılan hususlarla hem kendi ülkelerine hem dünyaya en büyük zararı verdiler.
En iyi problem çözeni doktor yaptık, içinde insan sevgisi var mı diye bakmadan,
En iyi ezber yapanı hukukçu yaptık, içinde adalet duygusu var mı diye bakmadan,
En iyi matematik çözeni mühendis yaptık, içinde kul hakkı korkusu var mı diye bakmadan…
Her şeyin özeti bu aslında.
Bu vesileyle üzerimde emeği olan; Büyüksinan İlköğretim Okulu, Cengiz Topel İlköğretim Okulu, Cemil Keleşoğlu Lisesi, Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretmenleri başta olmak üzere, bütün öğretmenlerin gününü kutluyorum. Ebediyete irtihal etmiş öğretmenlerime Allah’tan rahmet, emekli olan öğretmenlerime de kalan hayatlarında esenlikler diliyorum.